03 Haziran 2015

ALLAHIM BEN BELAMI ARIYORUM

"Başbakan'ın devlet yönetiminde "kriz var" açıklamasıyla birlikte mali piyasalarda panikle başladı..."

 "Kamu bankalarının likidite ihtiyacının karşılayamaması nedeniyle ödemeler tehlikede..."

"Hazine tam takır bu ay memur maaşları ödenemeyecek"

"IMF'den gelen para, kısa vadeli borç ödemesi için kullanıldı"

"Banka sisteminde büyük çöküş., bankaların içi boşaltılıyor..."

"Türk parasının değeri yerlerde, dolar aldı başını gitti...."

"Yabancı bankalar vadesi gelmemiş kredilerini geri çekmeye başladı..."

"Gecelik faiz %7500'e kadar çıktı..."

"Devletin borcu 29 katrilyon TL arttı...."

"Borçtan bunalan esnaf çareyi intiharda buluyor..."

Aman Allahım! Ne güzel günlerdi değil mi o koalisyon yılları?

Türkiye uçurum eşiğinde,üç beş kuruş döviz dilenmek için dış kapılarda el açtığımız günler.

Zilleti dibine kadar yaşayan, onursuzca batı ülkelerine yalvaran Türkiye manzaraları hala hafızalarda.

Yukardaki cümleler o günleri anlatan birkaç haber başlığı sadece...

Övünmek gibi olmasın, 18 Nisan 1999'da seçim sonuçlarını takip ediyoruz, çıkan sonuçlara baktım ve bu millete çok kızdım. Madem böyle bir karar aldın "müstahaksın" dedim başına geleceklere. O yüzden ekonomik olarak hepimizi yerden yere vuran o kara kriz günlerinde, sokakta haber peşinde koşarken milletin perişan haline şahit oldukça öngörümün çıkmış olmasından dolayı büyük ızdırap duydum. 

Koalisyon özlemiyle yanıp tutuşanlara baktıkça yaşadıkları akıl tutulmasına şaşmamak elde değil. İstiyorlar ki kendi yuttukları haptan bütün millet yutsun "haydi koalisyona" desin.  Hele koalisyon soruları sorulduğunda kasları gevşeyen yüzüne tuhaf bir gülümseme yerleşen siyasileri görünce vallahi onların yerine ben utanıyorum.

İnsanda biraz ar olur.

 Millete bunca kâbusu yaşatanlar hala utanmazca halkın karşısına geçip oy isteme yüzsüzlüğünü gösterebiliyorlar.

Türkiye için "koalisyon" demek, hele böylesine (kendi partisini bile yönetmekten aciz) beceriksiz idarecilerin bir araya gelme ihtimalinin bulunduğu parçalı iktidar hükümeti; bu millete en büyük ihanettir.

Duygusal olarak değil mantık olarak baktığımızda da böyle. Koalisyon bu ülkenin ekonomisine, gelişmesine, kalkınmasına iyi gelmiyor, sekteye uğratıyor ve nihayet hepsini batırıyor. Açın bakın, geçmişteki verilere, rakamlar bunu teyit ediyor.

Koalisyona şahsen hiç mi hiç ihtimal vermiyorum, Ak Parti'nin yine en yakın rakibine fark atarak  iktidara geleceğini tahmin ediyorum.

Endişem Pkk terör örgütünü siyasi uzantısı HDP'nin bir şekilde barajı geçme ihtimali beni de bir çokları gibi endişelendiriyor.

Çünkü uzun süre Güneydoğu'da bulunmuş bir gazeteci olarak terör örgütünün ve onun siyasi uzantısının karşılığının ne olduğunu çok iyi biliyorum. 

Demokrasi, insan hakları, özgürlük naraları atan bu zihniyetin bölge halkını nasıl esir aldığını, kürtlere nasıl kan kusturduğunu, oradaki halkın büyük bir çoğunluğunun senden benden çok daha fazla PKK'dan ve onun siyasi uzantılarından nefret ettiğinin yakinen şahidiyim.

Umarım yanılırım.

Ak Parti'yi uyarma adına diğer partilere gidecek oylar "bu coğrafyada yeniden kan","yeniden gözyaşı", "yeniden uçurumun eşiği" ve "bu milletin batılılar karşısında el pençe divan durduğu zillet günlerine dönmek" demek çünkü.

 Ak Parti sadece bu toprakların değil, dünya Müslümanları ve mazlumlarının da umudu, gözlerini  çevirdiği bir iktidar.

Yanlışı yok mu? Hem de çok fazla.

Eleştirmeye kalksak çok şey buluruz ama hayır/hasenat kefesi de öylesine ağır basıyor ki terazi de Türkiye'nin geldiği noktayı anlatmaya satırlar yetmez.

Rabbim bu millete feraset, basiret ve millet olabilme şuuru nasip etsin.

Çünkü bazıları 7 Haziran günü sandığa "Allahım bana rahat batıyor, bu kadar rahatlık bana fazla. Ben belamı arıyorum, sen benim belamı ver" diyerek oy atacak...