26 Şubat 2018

'Atları hazırlayın!'

Mehmet Akif, Kastamonu Nasrullah Cami-i Şerifi'nde verdiği vaazında (Sebilürreşad Dergisi, 25 Teşrinisan, 1336-15 Rebiülevvel 1339, C: 18, Sayı: 464) Enfal suresi 60. ayetin mealini verir ve şöyle yorumlar: “Biz Müslümanlar bin tarihinden itibaren çalışmayı bıraktık. Tembelliğe, sefahate, ahlâksızlığa döküldük. Avrupalılar ise gözlerini açtılar, alabildiğine ilerlediler. Görüyorsunuz ki denizin dibinde gemi yüzdürüyorlar. Göklerde ordu dolaştırıyorlar. Madem ki dini savunmak farz-ı ayndır (…) o halde düşmanlarımızın kuvvet adına neleri varsa hepsini elde etmek için çalışmak Müslüman fertlerin hepsine farz-ı ayndır. ‘Düşmanlarınıza karşı ne kadar kuvvet tedarik etmeye, hazırlamaya gücünüz yetiyorsa derhal hazırlayınız' (Enfal, 8: 60) ilahî emri açıktır. O halde ne yapacağız? (…) Hep birden çalışacağız (…) Bugün dünyadaki hayat tarzı büsbütün değişmiş, yalnız çalışmakla bir şey yapamazsın. Toplar, tüfekler, zırhlılar, şimendiferler, limanlar, yollar, tayyareler, vapurlar kısacası düşmanları bize üstün çıkaran, yarım milyar Müslümanı birkaç milyon Frenk'e esir eden sebep ve araçlar ancak cemiyetler, şirketler tarafından meydana getirilebilir” (Ersoy Mehmet Akif, Düzyazılar (Makaleler-Tefsirler-Vaazlar), Beyan Yayınları, 2010: 460-461).

Mehmet Akif'in ayetin meal-tefsirini verirken ribâtul-Hayl (bağlanan at: savaş atı) ibaresine temas etmediğini görürüz. Modernleşme devrinde yazan diğer Müslüman düşünürlerin de metinlerinde ribâtul-Hayl'e dair bir söz söylenmemektedir. İslâm dünyasında düşünce hareketi, idad-ı kuvvet kavramı etrafında Batılı teknolojiyi tevarüs etmeyi öne çıkarmış, ayette zikredilen “savaş atı hazırlayın” emrini de modern zamanların bineği “otomobiller, savaş arabaları, tanklar” olarak yorumlamıştır. Ancak Cenabı Hak idad-ı kuvvet ibaresinin hemen ardından düşmana karşı hazırlık babında ribâtul-Hayl'i, yani “Allah'a bağlanan savaş atları”nı zikrederek bu varlığı kendi Zat'ına tahsis etmiştir. Kur'an'daki bu vurgu nasıl anlaşılmalıdır?

Bazı müfessirler ayette geçen “hayl” kelimesinin Türkçede “at” kelimesinin kök karşılığı olduğuna, ancak kelimenin aynı zamanda “hayal”, “tahayyül” anlamı da taşıdığına işaret etmektedir. Onlara göre “Araplar attan çok deve ile savaşır. Peki ayet niye deve değil de atı zikretmiştir?” Bu yaklaşımın sahipleri “at=hayl=hayal” zinciri kurmakla beraber, Enfal suresinin 60. ayetinin modern toplumda hayata geçirilmesini “ata dönüş” olarak anlamamakta, at/hayl'i insanın aklına/hayaline gelecek her türlü askerî donanımın korunma amaçlı olarak tedarikinin kast edildiği yorumunda bulunmaktadır.  Bilindiği üzere Ivan Illich de at, katır ve deveye dönmeyi insanlık için skandal olarak ilan etmiştir (Illich, Enerji ve Eşitlik, Ağaç Yayıncılık, 1992: 73). Bizim kanaatimize göre, Kur'an'da hacc için deve, savaş için at, binek olarak hayvanlar ve denizde ulaşım için gemi bir hikmete dayalı olarak zikredilmiştir.

Ayette “turhibûne (…) âharîne min dûnihim, lâ ta'lemûnehum, allâhu ya'lemuhum” ifadesiyle “sizin bilmediğiniz fakat Allah'ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz” şeklinde gelen beyan, bu hikmete işarettir. Ayrıca “ve mâ tunfikû min şey'in fî sebîlillâhi yuveffe ileykum / Allah'ın yolunda her ne infâk ederseniz, size vefa edilir” denilmekte, at beslemek infak eylemiyle anılmaktadır.

Anlaşılan o ki vahiy, Allah'a at adayan Müslüman toplumlara Batı'nın makine uygarlığının baş etmeye güç yetiremeyeceği bir tekniği ve infak toplumu düzenini önermektedir. Gerek bisikletin gerek otomobilin hareketini sağlamak için yola döşenen asfalt, petrolün rafine edilmesinden sağlanan bir yan üründür. Bisikletin tekerlekleri ve kimi aksamı da petrolden imal edilmektedir. Devletin teknolojik ihtiyaçları ve silah donanımı ayrıca değerlendirilmek kaydıyla Müslüman toplumun hareketini ata ve binek hayvanlarına yönlendirmek Türkiye'yi enerji, hammadde bağımlılığından kurtaracağı gibi, senelik 7.500'e varan trafik kazasına bağlı can kayıplarından da koruyabilir. İyi at düşmanı hisseder, sahibini uyarır. Rivayete göre “Rızkı yerin altında bulunan şeylerde arayınız” buyurulmuştur. At, ziraat (arpa-buğday) ve demir (maden, zanaat) ihtiyacı nedeniyle insanımıza yerin altındaki maişet kapılarını açmaktadır.

“At Dünyası” adlı internet sitesinde yer alan bir habere göre, ABD'de 2010 verileriyle toplam at sayısı 9,5 milyon civarındadır. Bu atlar arasında yarış sektöründe kullanılan at sayısı 750.000'dir. ABD tarımının 112,1 milyon dolarlık bütçesinin yaklaşık %25'i, yani 25,3 milyon dolarlık kısmı atçılıkta kullanılmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde 2010 verilerine göre atçılık sektöründe yılda 100 milyon Euro civarında bir para dönmektedir. Avrupa Birliği ülkelerinde 6 milyonun üzerindeki at bulunmakta, atçılık sektöründe tam zamanlı çalışan sayısı 400.000'in üzerine çıkmaktadır. ABD'de 31,8 kişiye ve İngiltere'de 17 kişiye bir at düşmektedir (Derviş Öztürk, Dünya'daki Atçılık Ekonomisine Genel Bakış: Bacasız Fabrika, At Dünyası, http://www.atdunyasi.com/dunyadaki-atcilik-ekonomisine-genel-bakis-bacasiz-fabrika/, 06.09.2017).

Türkler rüyalarında attan indiklerini gördüklerinde bunu felaket sayar, “sahip oldukları mevkiyi kaybettikleri”ne yorar. “Türk, ata binince dirilmiş, attan inince yorulmuş.”

Türkiye'de bir milyon at olsa, özengi/nal/gem ile sanayii ihya eder. “Atlar insanı yetiştirir.”