30 Temmuz 2020

AYASOFYA CAMİ OLDU AMA MAZLUMUN GÖZYAŞI DAHA DİNMEDİ

Şükürler olsun Ayasofya yeniden cami olarak ibadete açıldı. İlk Cuma namazında bulunmak bize de nasip oldu. O büyük coşkuya beni de katan Allah'ıma ne kadar teşekkür etsem azdır.

Ülkemiz büyük güç olma yolunda cesurca ilerliyor. Ancak daha kat edecek çok mesafeler var.

2050 yılında Allah'ın adaleti ile yönetilecek barış dolu bir dünyaya talip olmalıyız.

Bunun için Ayasofya'nın Cami olarak aslına dönmesi bizlere büyük bir motivasyon sağlamalı. Bu tarihi olayı kilometre taşı olarak algılamalı ve rehavete kapılmamalıyız.

1- Küreselleşen dünyanın tehlikelerine karşı çareler üretmeliyiz. Nedir bu tehlikeler?

  •  Yapay zekâya dayalı bir üretim modeli sonucu ortaya çıkacak işlevsiz yani işsiz insanlar sorunu. Bu süreci yavaşlatmalıyız. Ayrıca doğal tarıma dayalı ekolojik çiftlikler kurularak yeni yerleşim birimleri oluşturabilir; bu insanlara yeni hayatlar sağlayabiliriz. Hem böylece işbirliğine dayalı organik bir toplum modelini yeniden kurma şansımızda oluşur.
  • Milletleri, dinleri, geleneksel tarımı, geleneksel tıbbı, kadim olan her şeyi ortadan kaldırmak isteyen küresel yapay kültür Bu konuda toplumsal bilinç oluşturmalı ve değerlerimizi korumak için somut adımlar atmalıyız. Gerçek kâğıt, mürekkep ve sayfalardan oluşan kütüphane ve bilgi bankalarımız olmalı.
  • Teknolojik sıçrama sağlayan küresel güçlerin sosyal hayata ve siyasete etki gücüne karşı sosyal mukavemet projeleri oluşturmalı ve uygulamalıyız. Dijital paraya, akılı telefonlara, dijital veri toplayan uygulamalara, 5G teknolojisine karşı direnmeli ve alternatif çözümler üretebilmeliyiz.
  • DSÖ, UNICEF gibi güvenini yetirmiş kurumlardan bürokrasimizi, siyasetimizi ve toplumumuzu korumalıyız.
  • Ekolojik felaketlere karşı küresel dayatmalarla değil, milli ve bağımsız politikalar geliştirerek hareket etmeliyiz. Bu doğrultuda fıtrata uygun bir üretim ve beslenme ağı oluşturmalıyız.
  • Bütün bu konularda hızlı, dinamik ve işlevsel kararlar alabilmek için laf üreten değil, iş ve proje üreten, -diploması olmasa dahi- özel kişilik ve beyinlerden oluşan ekip/ ekipler konumlandırmalıyız.

2- Pakistan, Azerbaycan, Malezya, Katar, Libya başta olmak üzere, İlây-ı Kelimetullah yolunda işbirliği içerisine gireceğimiz devlet ve milletlerle, sadece ekonomik ve askeri işbirliği değil, kültür alt yapısı da oluşturmak zorundayız. Bu amaçla:

           - Kendi değer ve hedeflerimiz doğrultusunda, niyetleri sadece Allah rızası olan, düşünür, teorisyen, yazar, tarihçi-sosyal bilimci, İslam âlimi, sanatçı, aktivist, tasarımcı, reklamcı gibi kalitesini ispatlamış veya keşfedilmiş yetenek şahsiyetleri bir araya getirmeliyiz.

Güney Kore'nin 1990'larda başlatarak bugün küresel bir boyuta taşıdığı kültür çalışmaları. Yine Hindistan'ın Bollywood yatırımı ile teknik ve sanatsal kapasitesini arttırarak ürettiği sinema yapıtları, negatif sonuçları olsa da kendi amaçları içinde başarılı projelerdir. Bizler Allah yolunda daha ileri düşünerek kültür sahasında güçlü ve kapsamlı adımlar atabiliriz.

Bütün uyarılara rağmen yıkıcı yapıtlarında düzenlemeye gitmeyen NETFLİX'i engellemek olumlu bir adım olacaktır. Ancak birçok kardeş milleti zehirleyen sözde yerli dizilerimize ne demeli? endi katının erimizi  aım olacaktır. Ancak ortadoğu  gitmeyen NETFİX'

            - Ortak düşünce kuruluşları (think tank), medya ağı-yayın evleri, sanat birliktelikleri, onursal kuruluşlar, medreseler, geleneksel hastaneler, moda şirketleri, üretim ağları/ gıda zincirleri, motivasyon akımları gibi güçlü birliktelikler sağlamalıyız.

3- Kötülüklerle mücadele: Dijital karanlık çağ diyebileceğimiz kötülüklerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. İnsan ticareti, çocuk istismarı/ ticareti, organ ticareti, yasa dışı deneyler, uyuşturucu, teknoloji bağımlılığı, mavi balina tarzı dijital kabuslar gibi kötülüğün küreselleştiği bir dünyamız var. Bu gerçek içimizi oldukça acıtan ve kabullenilmesi zor bir durum olsa da zorlu bir imtihan olarak karşımızda duruyor. Görmezden gelmek ve inanmak istememek, sahayı belki de sorunu üretenlerin sahte çözümlerine bırakarak durumu daha da vahimleştiriyor.

Peygamber Efendimizin (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdukları gibi:

“Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalben buğz ediniz.” (Müslim, İman 78; Tirmizi, Fiten 11)

Eliyle düzeltmek milletin yardımıyla devletin görevi, diliyle düzeltmek devletin yardımıyla milletin görevi olabilir. Buğz etmekte toplumsal bir kültür ve alışkanlık haline getirilmelidir.

Polis ve güvenlik birimlerinin teşkilatlanmasında, narkotik, kaçakçılık, siber suçlarla mücadele eden unsurlar olduğu gibi, ülkemizde maalesef son 10 senede 120000'in bulan (diğer ülkelerde daha da vahim sayılar) çocuk kaybolmaları için özel birimler oluşturulmalıdır.

Tabii ki bütün bu proje ve çalışmalar için 2. Dünya Savaşından kalma güvenilmez kurumlarla değil, yeni müttefik ve dostlarımızla işbirliğine girmeliyiz.

Allah kendi yolunda, benim gibi laf üreten değil, gerçekten iş yapan kaliteli kullarının sayısını ve imkânını arttırsın. Maddi ve manevi büyük fetihler ihsan etsin. Amin.