VF kat sol
VF kat sağ

21 Haziran 2019

Bir daha geç açılan sandıklar masalı

Geç açılan sandıklar masalı seçimde yapılan organize hilenin en önemli sac ayaklarından biriydi. Bu meseleye daha önce bir yazıyla değinmiş olmama rağmen bir kere daha konunun ehemmiyetini hatırlatıyorum. Geleneksel olarak CHP seçmeninin daha yoğun ve güçlü olması dışında birbirleriyle hiç bir bağıntı ve ilgileri olmayan  ilçelerin oy sandıkları bir kaç seçimdir sayım sonuçları açıklanırken “geç açılan sandıklar” olarak kategorize ediliyor. Bunun sebebini açıklayacak veya bu  uygulamayı gerekçelendirebilecek tek bir neden bile yok! İstanbul'un geç açılan sandıkları Kadıköy, Bakırköy, Sarıyer, Beşiktaş, Şişli gibi ilçeler... Ne coğrafi dizilimleri, ne merkeze yakınlıkları ya da  uzaklıkları, ne nüfusları itibâriyle diğer ilçelerden bir farkı yok buraların. Seçim diğer ilçelerde kaçta başlıyorsa buralarda da o saatte başlıyor, kaçta bitiyorsa buralar da da aynı saatte bitiyor. Her tarafta neticeler belli olduğu ve sonuçlar kayıtlara girdiği hâlde buralar neden en sona kalıyor YSK'nın bir açıklaması var mı? Peki Ak Parti bunun neden böyle olduğunu hiç düşündü mü? Bunun aslında iki temel sebebi var; birisini daha önceki yazımda zikretmiştim. Seçim sonuçları neredeyse tamamlanmış ve istatiksel olarak hâli hazırdaki oranların değişmesi artık mümkün değilken, yapılan müdahaleyle seçim sonuçlarının son bir kaç saatte tam tersi istikamette değişmiş olmasına bir gerekçe oluşturmak! İkincisi müdahale ve manipülâsyon için ihtiyaç duyulacak CHP lehine, Ak Parti aleyhine pek çok işlemin bu bölgelerde yapılmasının çok daha kolay ve rahat olması! Yani bu ilçelerdeki seçmen ağırlığının üzerine bir de görevlendirmeler üzerinden yapılan bilinçli tahkimat ile mutlak alan hakimiyeti tesis ederek seçim hileleri ve illegalite için çöküntü alanları oluşturmaktır. Tertip için lüzumlu olan zemin zaman örgüsünün ilmekleri buralarda atılmaya başlanıyor. Kısaca operasyonlar için yalıtılmış bölge ve ötelenmiş zaman yaratmanın diğer adıdır geç açılan sandıklar hikâyesi! Ya da kurtarılmış bölge, kurtarılmış zaman... 

Apo'nun tarafsızlık talebi

Abdullah Öcalan HDP tabanından İstanbul seçimleri için tarafsızlık istedi. Ortada elbette Ak Parti'yi ya da seçmenini ilgilendiren bir durum yok. PKK içindeki ayrışmada Kandil ile birlikte hareket edenler CHP'yi, İmralı'nın irâdesine sâdık olanlar tarafsızlığı seçecek. Yâni ya boş oy kullanacak ya da hiç sandığa gitmeyecek. Burada asıl dikkat çeken, belki de rahatsız edici olan Apo'nun analitik zekâsı! Bu işbirliğinin örgütü ve tabanı için ne anlama geleceğini, yol açacağı çürümeyi, ardından da bu çürümenin tüm dinamizmi söğüşleyen içsel bir çöküşe evrileceğini görmüş olması. Apo, oluşturduğu terör hareketinin ve bu harekete zaman içinde taraftar edilmiş kitlenin farklı âidiyet duyumlarıyla devşirileceğini ve teorik çelişkilerle rendelenerek tüketileceğini bulunduğu yerden okuyabiliyor. Kitlesinin aslında kendilerinin olmayan sahte zaferlerle ve manipüle edilmiş kazanımlarla bir kere ayartıldıktan sonra, başkalarının kazanım/kayıp telakkilerini içselleştirerek aparatlaşacağını görüyor ve stratejik bir zamanlama aklı ile müdahale ediyor.  LGBT ile CHP ile seküler Türk ırkçılarıyla beraber yürünen yolun nihâi olarak PKK'yı kendi iddialarının ironik parodisi konumuna prangalamasını istemiyor. Ancak bu durum Türkiye için başka bir tehlikenin de öngörülmesini gerektiriyor.  CHP'nin ve tabanının topluca, PKK'nın ve politik uzantısı HDP'nin işleyeceği yarı mâmûl olarak onların çatısı altında toplanmasını! Şu an bunun olmasını engelleyen çok az bariyer var aslında. Apo, örgütünün özünü biçim üzerinden koruma altına alıyor. Eğer, şu İş Bankası CHP'nin olmasaydı bugün büyük bir ihtimâl ile CHP'de siyaset yapanlar da yapılan siyaset de çoktan HDP'nin devşirdiği bir ganimet olacaktı. Apo'nun oradan gördüğünü ne Kandil görebiliyor, ne de HDP!