02 Kasım 2020

Depremlerde mi hatırlayacağız!

İzmir'de olan depremden dolayı hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.

Depremle yaşama zorunluluğumuzun olduğunu, deprem uzmanları tarafından sık sık dile getirmişti. Alınması gereken tedbirler konusunda da, kentsel dönüşüm öne çıkartılmış ve bu konuda da hukuki süreçler başlatılmış olup, yeni yapıların oluşturulması devam etmektedir. Ancak bu yapılarında sağlamlığı henüz bir depremle test edilmedi.

Hepimizin endişe ettiği muhtemel İstanbul depremi gerçeği önümüzde duruyor. İstanbul Türkiye'nin kalbi. Büyük bir depremde İstanbul'un etkilenmesi bütün Türkiye'yi etkileyeceği her alanda muhakkak.

Tedbirler anlamında çok tartışılan konular oldu. İşin içine siyasi farklılıklar girince, meseleye bakış açıları rant kovalamak ile eşleştirildi. Oysa söze gelince, herkes hiçbir şeyin insan hayatından daha öncelikli olmadığını ifade eden açıklamalar sürekli yapıldı.

Maalesef deprem tedbirleri adına dürüst ve erdemli bir kadronun bu konuda topluma öncülük edemeyişi, kısır çatışmalarla kesin çözüm ve sağlıklı bir program hala yapılamadı.

Bu konunun önündeki siyasi kararların zorluğu da yeni siyasal yapı gereği artık kalkmıştır. Çok hızlı kararların alınabileceği, bürokrasinin olmadığı bu siyasi karar yapısının, depreme karşı hala bütün ülkeyi ilgilendiren, merkezde İstanbul olmak üzere çözüm önerilerini beklediğine inanıyoruz.

İşin en kritik noktası, ekonomi ve finansman kısmı olduğunu biliyoruz. Biz, kentsel dönüşümden ziyade, yeni bir şehir felsefesinin oluşması gerektiğini, yeni şehirlerin kurulması gerektiğini, nüfus demografik yapısının büyükşehirleri küçülterek deprem risklerinin büyük oranda azaltılması gerektiğini söylüyoruz.

Kuşkusuz bu makro planda yapılması gereken büyük bir projedir. İnşaat sektörünü yeniden düzenlemektir. Nüfusun yeni dağılımı ile yeni iş alanları oluştururken, yeni şehirlerin üretim alanlarının da belirlenerek, güçlü ekonomiye tabanda üretim ile geçilebileceği gerçeğini görmek gerekir.

İşin en kritik noktası bu şehirleri inşa ederken paranın nereden bulunacağı konusudur. Biz biliyoruz ki Türkiye, kendi kendisine şehirlerini inşa edecek yeterliliğe sahiptir. İşin finansman kısmı ise yeni bir ekonomik model kurgusu ile çok rahatlıkla yapılabilir. Bu yeni model; mevcut para sisteminden tam bağımsız bir yapılanma ile bugün istenildiğinde rahatlıkla kurgulanabilir.

 Bunun mümkün olamayacağını bize ancak bir avuç faizci sömürü düzenine inanmış ve ondan beslenmeyi hayat tarzı haline getirmiş insanlar söyleyebilir.

Onlara da gerekli cevabı sürekli her platformda vereceğimizi ifade bu vesile ile tekrarlamış olayım.

Cesaret ve kadro biradaysa, yeni para sistemi ile yeni şehirlerimizi kurabiliriz. Ya böylesine radikal kararlar alacaksınız, tam bir değerler dizisi değişimi ile, yada çürümüş binaların çökmesini bekleyeceksiniz.

Selam ve dua ile…