Doğu Türkistan, Kulakları sağır eden sessiz çığlık
Tarih boyunca dünyanın birçok bölgesinde zulümler, soykırımlar
yaşanagelmiştir. Bu soykırımlar, uzun
yıllar insanların hunharca öldürülmeleriyle sonuçlanmış ve dünya tarihinde
birer kara leke olarak yer almıştır.
Yaklaşık 70 yıldır devam eden Çin’in Doğu Türkistan zulmü ise
bunların en acı örneklerinden birini teşkil etmektedir. Çinliler tarafından
bölge halklarının dinlerini yaşamaları, dillerini kullanmaları ve kültürlerini
yaşatmaları engellenmektedir.
Aslında Çin hükümetinin baskısı altında tutulan Doğu Türkistan’da
esas amacın bölgeyi Müslüman Uygurlardan arındırmak, onları yok etmek olduğu
açıktır.
Ancak Çin’in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyindeki (BMGK)
konumu, uluslararası politikadaki ekonomik ve siyasi gücü bu bölgede yaşanan
zulümlerin görmezlikten gelinmesine sebep olmaktadır.
Bu yaşanan zulümlerin bitirilmesi, başta uluslararası örgütler
olmak üzere uluslararası toplumun ve Dünya Müslümanlarının tamamının asli
görevidir.
Aksi takdirde, sahipsiz görülen Doğu Türkistanlı Müslümanların
yaşadığı zulüm, bölgedeki son Müslüman ölene kadar artarak devam edecektir.
Doğu Türkistan, Çin’in toplam topraklarının altıda birine denk
gelmekle beraber; coğrafi konumu, yer üstü ile yeraltı kaynakları ve stratejik
önemi Çin için hayati önemdedir.
Bu bağlamda Çin, bölge üzerindeki hâkimiyetini giderek arttırmak ve
bölgedeki Müslüman Uygur nüfusunu olabildiğince etkisiz hale getirmeyi
amaçlamaktadır.
Aynı zamanda ekonomisi hızlı bir şekilde büyüyen Çin’in aynı oranda
enerji ihtiyacı da artmaktadır. Bu da Çin’i dışa bağımlı hale getirmektedir.
Ancak Doğu Türkistan’ın sahip olduğu zengin yeraltı kaynakları Çin’in bu
bağımlılığını önemli miktarda azaltacak kapasitededir.
Siyasi, ekonomik ve güvenlik yönünden oldukça önemli olan Doğu
Türkistan, bütün bunların yanı sıra, petrol, volfram, altın, gümüş, platin,
kömür ve uranyum gibi stratejik ham maddeler ve sayısız yeraltı ve yerüstü
kaynaklarına sahip bir ülkedir.
Bütün Çin’de çıkarılan 148 çeşit madenin sadece 124’ü bu bölgeden
çıkmaktadır. Bununla beraber, Çin’in petrol rezervlerinin yüzde 25’ini, doğal
gaz rezervlerinin ise yüzde 28’ini barındırmaktadır.
Bütün bunlara ek olarak Doğu Türkistan 17,4 trilyon metreküp doğal gaz
rezervlerine sahip bulunmaktadır. Sahip olduğu bütün bu kaynaklar aslında
Çin’in ilgisinin tamamen bölgeye yönelmesini açıklayacak verilerdir.
Pekin Hükümetinin Jeopolitik ve ideolojik siyasi politikaları
ekseninde şekillenen soykırımı, sosyal hayatın her alanında sistematik bir
şekilde devam etmektedir.
Yasalarla, Doğu Türkistan'da birlikte namaz kılmak, dini giysilerle
iş yerlerine gitmek, kadınların başörtüsü takması ve kişinin İslam dini mensubu
olduğunu gösteren diğer sembolleri kullanması suç sayılmaktadır. Ayrıca
öğrenciler ve devlet memurları için oruç tutmak da yasaklanmıştır.
Erkeklerin sakal bırakması ve kadınların uzun kıyafet giymesi
kısıtlanırken halkın düğünlerde alkol kullanmaya zorlanması soykırımın kültürel
uygulamalardan bazıları.
Doğu Türkistan'daki camilerin tamamının üzerinde, Komünist Parti'ye
bağlılık bildiren "Partiyi sev", "Ülkeyi sev" gibi devasa
propaganda afişleri asılı.
Cuma namazlarında ise camiler artık bomboş kalıyor. Çünkü camiye
gelenler kayda alınıyor ve fişleniyor, fişlenmek demek ise yaşamının geri kalan
kısmını işkence kamplarında devam ettirmek demektir.
Evet.
İşkence ve soykırım Kampları.
1949 yılından bu yana Hakimiyeti altında tuttuğu Doğu Türkistan'ın
kırsal kesimlerinde etrafı tel örgü ve yüksek duvarlarla çevrili onlarca
işkence ve soykırım kampı.
Bu kamplar ziyarete ve denetime kapalı olduğundan, sadece Uydu
görüntülerinden, Doğu Türkistan çöllerinde inşa edilen ve içinde yüz binlerce
Uygur Türkü'nün tutulduğu toplama kamplarının son bir yılda tam 3 katı büyüdüğü
görülüyor.
Bunun yanında kültürel soykırımla Çin hükümeti, Tüm Dünya’nın gözü
önünde bölgedeki geleneksel İslam ve Orta Asya mimarisinin en iyi korunan
yerlerinden biri olarak kabul edilen Kaşgar’daki tarihi birçok yapıyı yıkarak,
Uygur tarihinin izlerini silmeye devam ediyor.
Birleşmiş Milletlere göre 1 milyon civarında Müslüman Uygur, Çin'in
'eğitim merkezi' olarak dünyaya lanse ettiği toplama kamplarında tutuluyor.
Müslüman Uygur Türklerini kamplarda topladığı yönündeki suçlamaları
reddeden Pekin, Doğu Türkistan genelinde inşa edilen söz konusu yapıları, dünya’ya
"eğitim merkezi", Rehabilitasyon merkezi" ya da "mesleki
eğitim merkezi" olarak lanse ediyor.
Pekin Hükumeti, İslam’ın bir akıl hastalığı olduğunu, bu nedenle
Uygur Türklerinin iyileştirilmesi gerektiğini, bu iyileştirmenin de inşa edilen
bu Rehabilitasyon merkezlerinde (soykırım ve işkence kamplarında)yapıldığını
söylemektedir.
Yıllardır Kan, gözyaşı ve katliamlar arasından, Kulakları sağır
edercesine yükselen çığlık, Ümmetin kanayan yarasıdır.
Müslümanların inanç ve ibadet özgürlüğünün ötesinde, en doğal bir
hak olan, var olma ve yaşam hakkının muhafaza edilmesi için var olan tüm insani
ve siyasi mekanizmalar harekete geçirilmeli veya daha güçlü bir mekanizma
oluşturulmalıdır.
İslam Dünyası, ideolojik savaş ve soykırımlara karşı tüm insanlığın
ve inançların, kendilerini güvende hissedecekleri bir Dünya yaratacak, insani
ve siyasi mekanizmayı oluşturacak tüm dinamiklere sahiptir.
Vesselam