02 Aralık 2020

EKREM İLE AHMET

Bir insanın sahip olduğu en kıymetli değerlerden biri de hayatta edindiği dostları ve arkadaşlarıdır.

Dost ve Arkadaşın insan üzerindeki derin etkisine yapacağımız tefekkür yolculuğu bizi şu hakikati ulaştırır:

“İnsan çevresinden ibarettir''

Rahmet elçisi (s.a.v)'in şu veciz beyanı bu hususta söylenmesi ve yazılması gereken her şeyin menbaaı ve ilham kaynağıdır.

“Kişi arkadaşının dini üzeredir.''

Bu Hadis-i Şerif'ten  mülhem, bu toprağın irfanından  süzülen  şu tecrübe de  dostluk ve arkadaşlık kitabının tam ortasında mütalaa edilmeyi hak ediyor.

“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.''

Dost, insanın aynasıdır. Kişi bütün hakikatiyle  ancak o ayna da  görünür. Dost, insanın yol haritasıdır. Kişi ancak onunla bulunur. Dost insanın menzilidir. Kişiye ancak onunla erilir.

Ve kişi arkadaşından sorulur. Etrafında sevdiği ve sevildiği  dostları ve arkadaşları bulunmayan kişi nerede bulunursa  bulunsun yalnızlık dehlizinin  dibinde demektir.

Bırakın milyoner ,milyarder olmayı kat trilyoner bile olsa kişi sadık dostlardan mahrum ise o kişi yoksuldur, fakirdir, biçaredir.

Etrafında sadık dostlara sahip olamayan  kişi söyleyin Allah aşkına neye sahiptir?

Neye maliktir?

Sadık dost ve arkadaşlara sahip olmak özellikle  engelli insanlar için fevkalade hayati bir öneme haizdir. Her başarılı erkeğin arkasında  bir kadının olması gibi her başarılı engellinin arkasında da mutlaka bir  dostu ve arkadaşı vardır.

Bütün engeller sadık dostlarla aşılır, her türlü menzile güzel arkadaşlarla ulaşılır. Bendeniz bütün başarılarımı ailem, hocalarım ve dostlarıma borçluyum.

Onların anlayışı, hoşgörüsü ve fedakarlıkları beni hamdolsun bugünlere getirdi. Engelliler için dostluk ve arkadaşlığın önemine dair ne yazsak azdır. Bu konuda yaşanmışlıklara yer vermek son derece isabetli olacaktır.

Bugün sizi iki ruh ikizi Tarsus şehrinin  iki güzel hafızı, bulundukları her yerin iki parlak yıldızıyla  tanıştırmak istiyorum.

Dostluklarını köşeme taşımaya değer bulduğum  bu iki genç kahramanın  birinin adı Ekrem Uçar diğerinin adı  Ahmet Evsima.

Ekrem yüzde 100  görme engelli, hafızlığını dinleyerek  ikmal etmiş, birkaç yıl  önce hafızlık yarışmasında Türkiye birincisi olmuş, halen Aksaray'da  görev yapan başarılı bir müezzin.

Aksaray İslami İlimler Fakültesi'nin son sınıf öğrencisi.

Ahmet Evsima hafız. Samsun'da imamlık vazifesini başarıyla ifa ediyor.19 mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi son sınıf öğrencisi. Kabına sığmayan bir delikanlı. Bu iki pırlanta hafızında hocası Diyanet'de iz bırakmış ,bölgenin marka isimlerinden sayın Ahmet Sarman.

Ekrem ve Ahmet'in yolları Kur'an Kursu'nda kesişir. Ondan sonra da  bir daha ayrılmaz. Onlar için iki kafadar demek son derece yerinde olacaktır ve kafadar tarifi onlara az gelecektir. Onlar iki kardeş, iki sırdaş, iki arkadaş. Hafızlığı birlikte yaptılar, imam hatibi beraber okudular. Tam 7  yıl el ele, gönül gönüle her yerde birlikte oldular. Ekrem ile Ahmet'in, aralarından su sızmayan bu dostluk ve arkadaşlığı herkese örnek oldu.

Magazinel bir ifadeyle söyleyecek olursak, yıllarca herkes onların güzel dostluklarını konuştu.

Ahmet yıllarca  Ekrem'in gören gözü oldu. Hiç bıkmadan usanmadan onu istediği yere getirdi, götürdü.

Bu cefakarlık ve fedekarlık dolu dostluktan her ikisi de son derece karlı çıktı. Bugün her ikisi de Diyanet ve İlahiyat camiasında istikbal vadeden iki başarılı Din gönüllüsü.

Ekrem ile Ahmet'in  dostlukları tam bir uzun hikaye. Bu güzel dostluk sayesinde Ekrem adeta engelli  olduğunu unuttu. Ahmet ise hayatta çok doğru ve güzel bir yol tuttu.

Eğer bu alemde size gören göz olmak için çalışan, elinizden tutan, sadık bir dosta sahipseniz, işte buradan söylüyorum; o vakit sizi hiç kimse tutamaz.

Ben bütün sadık dostlara ve özellikle Ekrem ile Ahmet'e sevgi ve muhabbet dolu  pazara kadar değil mezara kadar devam edecek bir dostluk  ve arkadaşlık niyaz ediyorum.