16 May 2017

Hamas’ın siyaset belgesi

Hamas'ın geldiği nokta Arap Baharı, belki de Arap isyanları da diyebileceğimiz sürecin bir sonucu gibi görünüyor.

Arap İsyanları, İslam dünyasında bölgede ABD'nin tıkanma noktasına gelmiş politikalarına nefes aldırdı, bölge üzerinden yeni politikalar üretme şansı verdi.

Filistin meselesi eksenli Arap-İsrail çatışması, 1970'li yıllardan beri aşama aşama belirli bir noktaya gelmişti. Önce 1975'te Cezayir toplantısında FKÖ'nün İsrail'i dolaylı olarak tanımayı kabul etmesi, ardından 1978'de Camp David anlaşması ve 90'lı yıllar... SSCB'nin yıkılması ve soğuk savaş döneminin sona ermesiyle birlikte Ortadoğu'da barışın imkânına inanan aktörlerin de desteğiyle Oslo ve tabii ki Madrid Süreci... Bu sürecin sonunda ise Filistin'le İsrail ve Ürdün'le İsrail arasında imzalanan iki anlaşmayla birlikte İsrail işgal yönetimine bölgede meşruiyet kazandırma çalışmaları... Küresel güçler açısından her şey yolunda gidiyordu, geriye sadece Suriye ve Lübnan'ın da barış sürecine dâhil edilerek İsrail'in meşru bir devlet olarak tanınması sürecinin tamamlanması ve bütün İslam dünyasına bunun kabul ettirilmesi kalıyordu.

Bu süreçte geçtiğimiz hafta içinde Lübnan'da önemli bir gelişme oldu. ABD, Lübnan'a önemli bir miktar da silah yardımında bulundu. Bölge Hizbullah'ı bu konuda bir açıklama yaparak Suriye-Lübnan sınırından çekildiğini ilan etti. Suriye sınırının korumasını Lübnan ordusuna bıraktığını ilan etti. Oysa yıllardır bölgede İsrail'in tanınmasının önündeki en büyük engel olarak duran ve ciddi manada İsrail devletini zorlayan Hizbullah bir anda geri çekilmiş ve Hamas ta yeni bir strateji belgesi ilan etmiş oluyordu. Peki, bu strateji belgesinde ne vardı ve ya bu strateji belgesi neyi vaat ediyordu da bölgede böylesi gelişmeler yaşanmaya başlandı.

Hamas'ın yeni siyaset belgesi bir yandan uluslararası anlaşmalarla da kabul görmüş bir biçimde 1967 sınırları içinde bir Filistin Devleti kurulmasını istiyor ama bir yandan da Filistin davasının ideallerinden olan bütün Filistin topraklarında “nehirden denize kadar” devlet kurmaktan vazgeçilmediğini belirtiyor.

 

Siyaset belgesi yalnızca Hamas'ın duruşunu yeniden tanımlamakla kalmıyor. Hamas'ın Fetih örgütü ile ilişkilerine de yeni bir ivme getirmeyi amaçlıyor. Ayrıca, Hamas'ın Mısır, Körfez ülkeleri ve Batı ile olan ilişkilerinde de yeni olanaklara kapı aralıyor. Ayrıca Hamas, kendisini destekleyen Türkiye ve Katar gibi ülkelerin uzun süreden beri kendisine tavsiye ettiği gibi, pratik anlamda zaten değişmiş duruşunu yazılı bir hâle de getirmiş oluyor.

ABD, Rusya, AB ve BM'den oluşan, Ortadoğu dörtlüsü olarak bilinen yapı, Hamas'ın kazandığı ilk seçim olan 2006 seçim sonuçlarını tanımak için Hamas'ın önüne dört şart koydu: İsrail'in varlığını tanımak, terörü reddetmek, Oslo gibi daha önce Filistin meselesi üzerine yapılmış uluslararası anlaşmaları tanımak ve İsrail ile müzakerelerde bulunmak. Yeni siyaset belgesi, bu tür itirazları da ortadan kaldırmayı amaçlayan pragmatik bir adım da niteliğinde.1967 sınırları Hamas'ın kuruluş bildirisinde yer almıyor. Ancak, Hamas sözcüleri ve liderleri daha önce demeçlerinde bu sınırlara atıfta bulunuyorlardı. Bu sefer 1967 sınırlarına siyaset belgesinde de yer veren Hamas, böylece İsrail'in en azından var olduğunu dolaylı olarak kabul etmiş oluyor. Çünkü 1967'deki haritada İsrail var. Ancak siyaset belgesi hemen arkasından, bunun İsrail'in tanınması anlamına gelmeyeceği vurguluyor. Siyaset bildirisinin diğer bazı maddelerinde de, 1967 sınırları temelindeki Filistin'in ancak geçici bir formül olduğu ima ediliyor. Örneğin, 1967 vurgusundan hemen önce, “Hamas, nehirden denize kadar tüm Filistin topraklarının kurtarılması dışındaki hiçbir alternatifi kabul etmeyecektir” vurgusunu yapıyor.

Yani belge, İsrail'in var olduğunu, hatta belli bir süre hem Filistin'in hem İsrail'in yan yana olabileceğini kabul ediyor ancak, bütün Filistin toprakları üzerindeki iddiasından tam olarak vazgeçmiyor. Bu, Hamas için yeni bir tutum değil, ama bunu yazılı bir belge haline getirmiş oluyor.

Her ne kadar İsrail başbakanı Netenyahu edep sınırlarını aşarak bu siyaset belgesini kameralar önünde yırtıp kendince çöpe atsa da çözüm için bir yol açan Hamas'a dünya sessiz kalamayacaktır. Önümüzdeki günlerde yeni bir sürecin başlatılacak olması olası görünüyor. İki devletli bir formüle en çok yaklaşıldığı günlerdeyiz gibi. Tabi ki Amerika'nın ne yapacağı kestirilemeyen yeni başkanı Trump kalkıp Kudüs'ü kendince İsrail'in başkenti ilan etmezse…