02 Mart 2020

Her düşüş daha güçlü bir kalkışın müjdecisidir

Yeniden kalkmanın, ayaklanmanın, tazelenmenin değerini bilsin diye olacak ki; düşer insan, bazı bazı...

 

Ya düştüğünde bir yarası daha olur; ya da bir yarası daha olduğu için düşer bilinmez...

Bazan dizleri parçalanır, bazan ufak sıyrıklarla atlatır. Burada mühim olan şey, kişinin olaylar karşısındaki tutumudur. Sabır, bu gibi durumlarda en iyi ilaçtır.

 

Sabrı; dua merhemi, şükür tableti ve tevbe şurubu ile birlikte alıp, parçalanan dizlerimizi merhamet beziyle sardığımızda, iyileşmeye hazır yeni insanlar oluruz.

 

Başımıza gelen olayların hikmetini anlayabildiğimizde ise, ne düştüğümüzün bir önemi olur ne de ayakta olmamızın. Zira önemli olan şey, hadiselerden manalar çıkarıp hayatımıza anlam katmaktır.

 

"Ben düştüm, acaba burada bana ne söylenmek istendi?" Düşmez kalkmaz bir Allah değil miydi? Öyleydi elbet. Ben unutmuştum da o mu hatırlatıldı yoksa? Yahut ben kendime çok fazla yüklendim de, Rabbim: "Ben sana bu kadar yük yüklemiyorum, sen nasıl olur da yüklersin" mi demek istemişti? Belki de sadece çok yüksek olan nabzımı bir nebze yavaşlatmak istemişti. Kim bilir...

Kendi içimizde bunun mütalaasını yapabildiğimizde cevabı bulabileceğimize inanmaktayım.

 

Peki Neden Her Düşüş Daha Güçlü Kalkışlara Müjdedir?

 

Çünkü insan her düştüğünde; bir hatasının, bir günahının, bir eksiğinin daha farkına varır. Ve içinde bunu düzeltebildiğinde, en azından düzeltmeyi niyet aldığında, dediğini yapabilsin sözünü tutabilsin diye Rabbi ona kalkma gücü verir. Ama unutmamak gerekir ki: "Bir kemik aynı yerden iki defa kırılmaz!" Tevbe edip edip, aynı hataları tekrarlayıp durursak o zaman ne tevbemizin bir kıymeti kalır ne de düşüşlerimizin.

 

Her düşüş bizim için bir velinimet iken ızdıraba çevirmemek gerek. Bunun da tek yolu, her hadiseye mana gözüyle bakabilmekten geçmekte...

 

Allah basiretimizi, ferasetimizi artırsın.