22 Ocak 2021

​İÇİMDEKİ PAYLAŞMA CANAVARINI DURDURDUM (!)

 

Türkiye'de bir ara trafik kazaları çok yaygın iken karayollarının kenarlarında büyük ilanlar olurdu. Bu ilanlarda ‘İçinizdeki Trafik Canavarını Durdurun’ yada ‘İçinizdeki Hız Canavarını Durdurun’ şeklinde uyarılar olurdu.

 

Çağımızda sosyal medya iyice yaygınlaştı. Her gün bireysel hesaplardan ya da sosyal medya gruplarından çeşitli mesajlarla karşılaşıyoruz. Bu mesajlardan beğendiğimiz de oluyor beğenmediğimiz de oluyor. Ben şahsen prensip olarak; bana mesaj gönderen herkese mesajı beğensem de beğenmesem de mutlaka bir teşekkür ifadesi gönderiyorum. Çünkü sonuçta bir dostum, bir arkadaşım, bana değer verdiği için, değer verdiği bir şeyi göndermiş.

 

Ben de zaman zaman bana gelen mesajlardan seçtiklerimi yahut kendimin kaleme aldığı bazı mesajları telefon listemdeki dostlarıma ve arkadaşlarıma gönderiyorum.

 

Yukarıda bahsettiğim trafik canavarı gibi, benim de içimde bir paylaşma canavarı var.(!) Değer verdiğim bazı mesajları değer verdiğim bazı kişilerle paylaşmadan yapamıyorum.

 

Ancak kısa zaman sonra şunu keşfettim ki; nasıl benim içimde bir ‘paylaşma canavarı’ varsa dostlarımın içerisinde de bir  ‘tepkisizlik canavarı’ var.

 

Hissediyorum, bazı dostlarım kendilerine gelen mesajlara cevap vermeyecek kadar ulu kişiler..

 

Mesela önemli bir kurumun başında bulunan ve hasbelkader benim de önerimle çözülen bir Türkiye sorununun haberini medyada görünce bu haberi altına “Elhamdüllillahi Rabbilalemin” diye yazarak O’na göndermiştim. Bir tepki vermedi. Hatta iki şeritten oluşan mavi ışığı bile yanmadı.

 

Çünkü bazı dostlar, gönderdiğiniz mesajı  görüp görmediğinizi anlamayacağınız kadar önemli kişiler…. (Bu dostlarımız o kadar yedi kat semada yaşıyorlar ki yeryüzünden onlara gönderdiğimiz mesajlar ulaşmıyor bile)

 

Bazen bir dostuma çalıştığı kurum ile ilgili gördüğüm bir haber veya bilgiyi gönderiyorum.

 

Tık yok…

 

Bazen bir dostuma elime geçtiği için bir mübarek zat ile 30 yıl önce çekilmiş fotoğrafını yahut o mübarek zatın Onun yaptığı bir faaliyetten bahsetmesini gönderiyorum.

 

Tık yok…

 

Bazen bir dostuma okuma veya araştırmalarım sırasında karşıma çıkan  onun çalışma yaptığı alan ile ilgili bir bilgi gönderiyorum.

 

Tık yok…

 

Bazen bir dostuma kendimin kaleme aldığı ve Onun da duygudaş olabileceğini zannettiğim bir bilgi gönderiyorum. Tık yok…

Madalyonun bir de öteki yüzü var. Haksızlık ve nezaketsizlik etmiş olmayayım.Bazı eski Bakanlarımız, Ankara'nın dünya çapında saygın bir Kurumunun Başkanı, YÖK Üyesi bir aziz dostum, bazı eski/yeni milletvekili, bazı yüksek yargı mensubu, bazı bürokrat dostlarım ve nezaketini esirgemeyen bazı kadim dostlarımla bu anlamda iletişim halindeyiz. Sağolsunlar, onlar tepkilerini esirgemiyorlar…

 

Bir ara bu sütunlardan milletvekili İlhan Kesici’nin DPT müsteşarı iken yaptığı bir açıklamadan bahsetmiştim. İletişimin gücüne bakın! Önce sekreter hanım aradı teşekkür etti. Sonra İlhan Kesici aradı teşekkür etti.

……..

 

Hasbelkader benim de telefonumda bundan 10 yıl önce bir devlet dairesinde birlikte çalıştığımız odacı/çaycı dostumun numarası kayıtlı. Bu dostum bana değer verip mesaj gönderdiğinde ben aynı heyecan içersinde ona mutlaka cevabını gönderiyorum.

 

Tabii ki olur olmaz mesajlarla, her türlü beğenilerle ve sıkça paylaşımlarla bir insanın dostlarını yorması ve meşgul etmesi de doğru değil.

 

Belki  de bundan dolayı bazı dostlarım benim gönderdiğim mesajları değerli bulmuyor ve tepki verme ihtiyacı hissetmiyorlar.Bu bakımdan haklılar, kusuruma bakmasınlar..

 

Ben ise içimdeki ‘paylaşma canavarı’nı bir türlü durduramıyorum.

 

Dostlarımın içerisindeki yedi  başlı ejderha misali  ‘tepkisizlik canavarı’nı aşamıyorum.

 

(Bu işlerden anlayan bir arkadaşım “Önemli kişilerin birkaç  telefonu olur.Dostlarının numaralarının bulunduğu telefonlar daha ziyade danışmanlarında bulunur” dedi.Olayın bir de bu boyutu var.)

 

Velhasıl; anladım ve geç de olsa farkettim ki bazı dostlarım benim paylaşımlarıma cevap  veremeyecek kadar yoğunlar. Ben ise onları mesajlarımla meşgul etmiş oluyorum.

 

Hal böyle olunca kendi kendime radikal bir karar verdim. Kesin bir çözüm buldum. Artık bu dostlarımı paylaşımlarımla rahatsız etmemek için (ya da danışmanlarını daha fazla meşgul  etmemek için) cep  telefonlarını rehberimden sildim.

 

Bazıları eski/yeni milletvekilleri, bazıları eski/yeni devlet yöneticileri, bazıları yargı mensupları, bazıları 30 yıllık eski dostlarım…..

 

Böylece içimdeki ‘paylaşma canavarı'nın şerrinden arkadaşları kurtarmış oldum

 

Çok şükür artık onlar da rahat, ben de rahatım…