VF kat sol
VF kat sağ

28 Ekim 2016

Kıbrıs’ın Bosna günleri -2

Bugün Yunanistan'ın Türkiye'nin AB'ye girmesini desteklemesi de Kıbrıs üzerinde planlanmış olan
hilenin bir başka çeşididir. Yunanistan, Türkiye ile olan ihtilaflarını AB'ye taşımak ve bu sûretle Türkiye'ye rağmen
ve daha kolay bir surette bu ihtilafları halledebilmek gayesini takip etmektedir. Biz bu tarihî düşmanımızın böyle kurnazlıklarını lâyıkıyla anlayıp takdir edememek yüzünden 1920'lerde Anadolu'da, 1963'te ise Kıbrıs'ta ne kurbanlar verdiğimizi hatırımızdan çıkarmamalı ve oyuna gelmemeliyiz.

Böylece Rumlaşan kimseler, "linobambaki” (ketenli pamuk) gibi aşağılayıcı bir tabirle anılmışlardır. Batılı araştırıcılar bunları “gizli Hristiyanlar olarak zikretmektedirler. Gerçekte ise bunlar tıpkı Türkiye'deki Süryaniler gibi hem Türkçe ve hem de Rumca olmak üzere iki isim ve iki hüviyetle yaşamışlar, daha sonra da tamamen Rumlaşmışlardır. Bugün Kıbrıs mezarlıklarında “Osman veledi Dimitri” gibi utandırıcı mezar taşlarının bulunduğu bazı Kıbrıslı müelliflerin eserlerinde bile görülmektedir. Önce dil sonra da din kaybolarak böyle kimseler Türk nüfusun azalmamda buna mukâbil Rum nüfusu arttırılmasında mevcudiyetleri nisbetinde rol oynamışlardır.

Bu vahim tarihî hadise birçok erli ve yabancı müellifin eser ve ıakalesinde17 yer aldığı gibi Kıbrıs Türklerinin bugünkü lideri Rauf Denktaş tarafından da açıkça ifade edilmiştir:

Rauf Denktaş, kendisiyle yapılan bir röportajda: “1933-34 senelerine kadar bizde 33 (otuz üç) köy Hristiyanlaştırılmıştı ” beyanında bulunmuştur.

Marksist Etki
● Yunan iç harbi
Rum nüfusunun Kıbrıs Adasında bugünkü duruma gelmesini neticelendiren en esaslı ve en son faktör ise Alman Harbi nihayetinde Yunanistan'da çıkmış olan “iç isyan”dır. Bu Marksist bir kıyamdı. Amerika, Yunanistan'm Marksizm'e râm olmasına râzı gelmediğinden isyancıların tenkiline kifâyet edecek miktarda anormal yardımlarla onların başarısızlığına sebep olmuştur. Bu başarısızlık sonunda ceza görmekten korkan ve her ne sûrede olursa olsun bu isyan hareketine bulaşmış bulunan tahminen yüz-iki yüz bin civarında Yunanlı kaçarak soluğu İngiliz idaresindeki Kıbrıs'ta almıştır.

Untitled-2_55

 Rumca konuşulan bir yer olduğundan orayı tercih eden bu eski Marksistlerin müessiriyeti sebebiyledir ki, bir din adamı olan Makarios bile Rusya'yla teşrik-i mesaîye mecbur kalmıştır. Fakat Kıbrıs Rumları arasında Marksistlerin gücü o derecede idi ki, Makarios'un Rusya ile teşrik-i mesaîsi onları tatmin etmemiş ve Nicos Samson riyasetinde bir Marksist ihtilâle teşebbüs etmişlerdir. Türkiye'nin 1974'teki askerî harekâtının Amerika nezdindeki müsbet karşılanışı bu ihtilâlin önlenmesi gayesine matuftu. Amerika Kıbrıs'ın Küba gibi Marksizme râm olmuş bir çıban başı olmasını istemiyordu.

Komünistlerin “beynelmilel” karakteri mâlûm-dur. Bizim eski marksistlerden Mihri Belli'nin hâtıralarını okuyanlar, bizimkilerin
Yunan Marksist kıyamı esnâsında oraya gidip nasıl yardımlaştıklarını görebilirler. Bugün de Türkler arasında az da olsa mevcut bulunan marksist Türklerin Rum tarafındaki komünist AKEL Partisi mensuplarının ağzıyla konuşmalarının sebebini anlayabilirler.

Annan Planı'nı vahameti
Yukarında beri maruz sebepler göstermektedir ki, Kıbrıs'ta bugün zoraki bir surette kıyılmaya çalışılan Tiirk-Rum nikâhının sebebi, bu nüfus dengesizliği ve onun da sebebi zikrettiğimiz âmillerdir. Bunlar arasında Türk idârecilerinin zaaf ve kusurlarının nasıl kahredici bir rol oynadığını anlamak için, bugüne kadar tevlai eden Rum iddialarının hep bu nüfus dengesizliğine istinad ettirildiğini hatırlamak kâfidir?

Untitled-2_54
Nikos Sampson

Şimdi bu iddialara bir de “Annan Planı” denilen ve BM arkalanarak Türkiye ve Kıbrıs Türklüğüne dayatılan yeni teklifler ortaya çıkmıştır. Bundaki toprak vs. ile ilgili hükümler de Türk-Rum nüfus dengesizliğine istinad ettirilmektedir. Arada Karpaslar'dakı bir kilisenin gûya tarihî olan bir kudsiyyeti bahane edilerek oranın Kıbrıs Türklerinin üzerinden sıçrayarak bir Rum üssü haline getirilmesi isteğine mukabil, Yüce Peygamberimizin halasının Rum tarafında kalan türbesi için Türklere benzer bir hak tanımamak gibi ideolojik, çifte standartlar sergilenmesine rağmen bu planın nüfus ve ekonomik farklılık sebebiyle mutlak bir tuzak ihtiva ettiğini ve bununla uzun vadeli bir zehirlenme gibi Kıbrıs Türkleri'nin yok olmasının planlandığını söyleyebiliriz.

Untitled-2_56
3. Makarios

O halde ne yapılmalıdır? Kıbrıs'ta bu zoraki nikâha hayır demeli ve Kıbrıs'ın taksimi yoluna gidilmelidir. Böylece doğru olan ‘50'li yıllardaki tezimize dönmüş olacağız. Aksi halde bugün konuşulmakta olan “Annan Planı”nın icabı olarak, yüzde şu kadar nisbetinde Rumların kuzeye göç edip yerleşmesinin vahîm tehlikeleri saymakla bitmez. Tarih boyunca hileleriyle meşhur olmuş bulunan Rumlar, bu nisbetle iktifa etmeyerek nüfuslarını yüzde ellilere çıkardıkları takdirde, buna karşı bir müeyyide mevcud değildir. Ne yapacaksınız? Yeni bir Kıbrıs harekâtı mı? Kolay değil! Zira orası bir AB ülkesi olacaktır. Karşınızda Yunanistan'la birlikte bütün AB mevcut olacaktır. Millî gelirleri yüksek olan Rumların, arazi satın alma yoluyla Annan planı'nda terviç edilen şu teminatsız dengeyi muhafaza edebilmeye bir çare mevcut mudur?

Ekonomi yoluyla ilhak
Kıbrıs Türklerine daha şimdiden başlamış olan Kıbrıs pasaportu vermenin müstakbel vahim neticesi onların doğup büyüdükleri bu topraklardan uğurlanmalarıdır. Zira bu suretle AB ülkelerine yerleşme imkânı hâsıl olacak olan Kıbrıs Türkleri, ekonomik faktörlerin câzibesiyle kâhir ekseriyetle yer değiştirecekler, kısmen Kıbrıs'taki kesîf mm nüfusunun olduğu bölgelere ve kısmen AB mensubu ülkelere hicret edeceklerdir. Millî gelir ortalaması iki bin dolar civarında olan Kıbrıs Türkünün AB nezdinde geçerli bir pasaporta sahip olduktan sonra yirmi bin dolar seviyesindeki ülkelere yerleşmelerine, oraları vatan edinmelerine nasıl mani olabileceksiniz? Bunun sonu Rumların Türksüz bir Kıbrıs Adası hâkimiyeti, yani “Enosis”tir. Dün bunu “Akritas planı” ile silahla gerçekleştiremeyenler, bugün ekonomik üstünlüğün cazibesiyle başaracaklardır.

Bu feci neticeye mani olabilecek tek faktör Kıbrıs'ın Rumlarla kıyılmak istenen zoraki nikâhına hayır demek ve Türk Silahlı kuvvetlerinin oradaki mevcudiyetini muhafaza etmektir. Bu takdirde AB'de geçerli pasaporta nâil olanlar diledikleri batı ülkelerine gidip yerleşseler de stratejik ehemmiyeti olan bu toprak elde kalacak ve gerekirse buranın nüfus itibariyle Anadolu'dan takviyesi mümkün olabilecektir. Bu da “taksim” veya Antakya misalinde görülmüş olduğu gibi- dâhilî bir iradenin tezâhürüyle “ilhâk”a müncer olacaktır.

Bugün Yunanistan'ın Türkiye'nin AB'ye girmesini desteklemesi de Kıbrıs üzerinde planlanmış olan hilenin bir başka çeşididir. Yunanistan, Türkiye ile olan ihtilaflarını AB'ye taşımak ve bu sûretle Türkiye'ye rağmen ve daha kolay bir surette bu ihtilafları halledebilmek gayesini takip etmektedir. Biz bu tarihî düşmanımızın böyle kurnazlıklarını lâyıkıyla anlayıp takdir edememek yüzünden 1920'lerde Anadolu'da, 1963'te ise Kıbrıs'ta ne kurbanlar verdiğimizi hatırımızdan çıkarmamalı ve oyuna gelmemeliyiz. AB pasaportu bir balıkçının kancasındaki yem gibidir. Kıbrıs Türklerinin de, Türk idarecilerinin de bu yeme aldanmayıp içinde saklı olan kancayı teşhiste kifayetsiz kalmayacaklarını ümid etmekteyiz.

Türk-Yunan münasebetlerinde mütevâlî vahîm hatalar dikkate alındığında ümidli olmak zorsa da, Kıbrıs meselesinin halka intikal etmiş bir dâvâ haline gelmiş bulunmasının siyâsîlerimiz üzerindeki müessiriyetinden dolayı ümitvârız. İnşallâh yeni iktidar, iddia edegeldiği gibi yapmayı planladığı pek çok değişiklik yânında Türk hâriciyesindeki zafiyetleri bertaraf edecek bir şuur berraklığını gerçekleştirerek bizi hüsrana uğratmayacaktır.