27 Temmuz 2015

Küresel baronların ekmeğine yağ sürmeyelim

Paralel abilerin Diyarbakır Belediyesi'nin arka kapısından giriş yaptıkları günden beri olayların ardı arkası kesilmedi. HDP'nin barajı geçirilmesi için verilen desteğin ne anlam ihtiva ettiğini bugün daha iyi anlıyoruz. Elbette meselenin sadece HDP'yi barajı geçirtmekle sınırlı olmadığını da biliyoruz. Bu bakımdan Suruç operasyonuyla birlikte başlayan irili ufaklı çatışma haberlerini resmin geneline bakarak değerlendirmemiz gerekmektedir. Bugün tecrübeli her Türkiye vatandaşı bu tür vahim hadiselerin anlık, yerel, spontane gelişen tepkisel hadiseler olmadığını çok iyi bilir. Dolayısıyla Suruç, Türkiye'ye dönük gerçekleştirilmiş operasyonlar dizisinin bir halkasıdır. Çözüm süreciyle birlikte kurulması kuvvetle muhtemel tarihi Kürt Türk ittifakının/birlikteliğinin/dayanışmasının önüne geçmek ve ülkeyi son 100 yıldır olduğu gibi kontrolleri altında tutmak için yapılan bir dizayn operasyonudur. Silvan, Reyhanlı, Oslo Görüşmelerin sızdırılması, iç savaş provası olarak Gezi kalkışması, Irak Kürdistanıyla kurulan ittifakı baltalamak için başlatılan 17-25 Aralık darbe girişimleri, Türkiye'yi terörist ülkeler listesine dâhil etmek için düzenlenen MİT Tırları baskını, Hakan Fidan'ın, Erdoğan'ın ve Davutoğlu'nun hedefe konulması, 7 Haziran ve Suruç...

 

Türkiye son 4-5 yıldır Üst Akıl'ın ve içerideki taşeronlarının düzenlediği operasyonları/tuzakları aklıselim bir duruşla boşa çıkardı. Ne var ki büyük bir öneme sahip olan7 Haziran seçimlerinde arzu edilmeyen bir tabloyla karşılaştı. 7 Haziran'da ilk etabı alan Üst Akıl ve işbirlikçileri oluşan bu belirsizlik ortamında terör örgütlerini devreye sokarak Türkiye'yi istenilen düzeye çekmek için büyük bir çabanın içerisine girdiler. PKK'nın sudan sebeplerle ateşkes kararını bozması, HDP'nin, paralel yapının ve bir takım sosyalist çevrelerin hükümeti DAEŞ'i yardım etmekle suçlaması ve Türkiye'yi terörist devlet olarak gösterme çabaları Üst Akıl'ın planının birer parçasıydı. Zaten aksi düşünülemezdi! Türkiye'nin son 4-5 yıldır çözüm süreciyle birlikte aldığı yolu hesaba kattığımızda mesele daha da netleşiyor. Bilindiği gibi Tayyip Erdoğan Kürtlere altın tepside bir birliktelik ve medeniyet perspektifli bir ortaklık teklif etti. Üst Akıl'ın yıllardır kontrol altında tutmak istediği Türkiye üzerinden Ortadoğu enerji hatlarına sahip olma emellerini/planlarını altüst eden bir teklifti bu. Çözüm süreci -idrak edemeyenler için bir kez daha hatırlatalım- ilk yerli siyasetin kendi bağımsız politikalarını üretmeye başladığı ve ülkenin kendi ayakları üzerinde durmaya çalıştığı milli bir projedir. Ve bu proje İstanbul'un fethi zaferini tamamlayacak derecede öneme sahip mühim bir projedir. Bunu belki biz pek fazla idrak edemedik ancak bu siyaset tarzını ve tarihi kültürel kodlarımızı iyi bilen batı aklı çok iyi idrak etti. Bu yüzdendir ki başarılarını "Bin yılın Selahaddin Eyyubi'si nihayet durduruldu" manşetiyle kutladılar.

 

Aslında mesele aklı başında bir Türkiyeli için gayet açık ve net ortadadır. Sürekli çatışmalı ortamda tutulması gereken bir Türkiye isteniyor. Türklerle Kürtler ebediyen düşman olsunlar ve bir daha asla bir araya gelmesinler isteniyor. Çünkü Türklerle Kürtlerin ve diğer farklı kesimlerin tek yürek halinde ülkelerinin menfaati, huzuru, barışı, zenginliği ve özgürlüğü için ortak hareket etmeleri, saflarını sıklaştırmaları demek aynı zamanda bölgede ve dünyada aktif, güçlü ve oyun kurucu aktör bir Türkiye demek. Bu tür bir birliktelik aynı zamanda yıllardır çatışmalı ortamda tutularak yer altı ve yer üstü kaynakları sömürülen İslam ülkelerinin birliği, dirliği, barışı ve huzuru demek... O halde hangi sömürgeci devlet bu tür bir birlikteliği ister ki!  İşte Türkiye'de Erdoğan liderliğinde başlatılan çözüm sürecinin ve geliştirilen dış politikanın hedefi buydu. HDP ise Erdoğan'ın altın tepside sunduğu bu tarihi fırsatı elinin tersiyle itti. Üst Akıl'ın emelleri doğrultusunda hareket edeceğini/ettiğini tüm cihana duyurdu. HDP'nin Türkiye'ye bin yıllık kin ve nefret besleyen ülkelerle birlikte hareket etmesi, onların emelleri doğrultusunda algı operasyonları üretmesi başta Kürtlere atılmış büyük bir kazıktır..

 

Türkiye DAEŞ'e yardım ediyor algısı bilindiği gibi son birkaç gündür DAEŞ'e düzenlenen operasyonlarla boşa çıktı. Şimdi gerek içeride Türkiye'yi kaos ortamına çekmek için eylemler düzenleyen terör örgütlerine ve gerekse Türkiye'yi uluslararası arenada itibarını düşüren medya organlarına bedel ödetme zamanıdır. Türkiye'yi yok etmek isteyen güçlerle işbirliği yapanlarla topyekûn mücadele edilmelidir. Ve çok şükür ediliyor. Tarihi Kürt Türk ittifakını engellemek isteyenler bir bir tasfiye ediliyor. Fakat tüm bunlar yapılırken bugün Türklerle Kürtleri ebediyen düşman yapmak isteyen kesimlerin de tuzaklarını boşa çıkartmamız gerekiyor. Aklıselim bir tavırla ve samimi bir kararlılıkla.. Bakınız bugün sadece Türkler ve Kürtler değil tüm farklı kesimler hiç olmadığı kadar tehdit altındadır. Bugünlerde içi dışı nefret, kin ve intikam duygularıyla bezenen Türk ve Kürt kesimleri çok ama çok dikkatli olmak durumundadır. Bizler birbirimize nefret besledikçe Üst Akıl ellerini ovuşturuyor. Çünkü İstedikleri ortam tam da böylesi bir ortam... Ne yazık ki Türk Kürt düşmanlığının seviyesi her geçen gün artıyor. Oysa tam da böylesi bir zamanda ortak akla, ortak vicdana, ahlaka ve erdeme ihtiyaç var. Aklıselim olmalıyız. Ortada çok vahim karanlık bir tablo çizenlere aldanmayınız. Her şey açık ve net. Ve Türkiye'nin eli hiç olmadığı kadar çok güçlü. Gelin Üst Akıl'ın tüm tuzaklarını boşa çıkartalım. Kürtlerin ve Türklerin ehli vicdan sahibi insanlarına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Gün birlik olma tek yürek olma günüdür. Aksi takdirde  hepimiz kaybedenlerden olacağız..

@sivildemokrat

ufukcoskunn@gmail.com

.