MAZİ ve ATİ ARASINDA
Mazi ve atinin kesiştiği bir günün sabahındayız. Akrep ve yelkovan hayli telaşlı. Gün doğarken yeni bir yılı müjdeleyecek takvimler. Aklımızda maziye dair pişmanlıklar ve yüreğimizde atiye dair umutlar olacak.
Gece yarısından sonra, bazılarımız
için bir yıl daha geride kalırken kimileri için bir ömür geride kalmış olacak.
Bir bebek yeni yılın ilk saatlerinde dünyaya gözlerini açacak ve kendi ecelinin
geri sayımını başlatmış olacak. Gece gündüze, kış nevbahara, yaza ve sonbahara
kavuşmak için telaşla akıp gidecek. Takvimler mütemadiyen bir yılı mazi
başka bir yılı ati ilan edecek. Bir evde düğün, başka birinde doğum ve bir
diğerinde ölüm telaşı yaşanacak. Ve bu ilahi döngü mahşere dek sürüp gidecek.
Değişen ve eskiyen nice şeylere karşın
zaman hep diri ve taze. Allah’ın sonsuzluk hazinesinden ilahi bir dokunuşla
almış, bu emsalsiz vasfını. Hanları, sarayları, nice beyleri ve sultanları
mazide bırakan, yüreğimizi atiye dair umutla dolduran zaman. Eskiten ama
eskimeyen, çürüten ama çürümeyen, zaman.
Bir yılın bittiği ve yeni bir
yılın başladığı, mazi ve atinin kesiştiği bu zaman dilimi, insanın kendi
muhasebesini yapması için en doğru vakit belki de. Zira insan maziden ibret
almalı, atiye dair umut taşımalı ki hüsrana uğrayanlardan olmasın. Bu
düşünceyle belki kendimize birkaç sual etmek gerek. Misal;
Geriye dönüp bakınca gördüklerimiz
yüreğimize ferahlık mı yoksa azap mı veriyor?
Artık mazi olan zaman bizim için
bir kazanç mı yoksa kayıp mı ifade ediyor?
Geçip giden zamanda baki kalacak
bir amelimiz yahut eserimiz var mı?
Atiye dair beklentilerimiz ve
hazırlığımız nedir?
Modern çağın insanı ve yaşamı tek
tipleştirme ve sadece anı yaşamaya sevk etme çabasına karşın bizler, hareketin
ve değişimin kâinatın özündeki ilahi nizam olduğunu bilerek yaşamalıyız. Ancak
böyle bir anlayışla zamanın çürütücü ve yok edici etkisine karşı koyabiliriz.
Gündelik hazların ve gündelik sevinçlerin ömrü, gün bitene kadardır.
Her ne kadar zaman evrensel bir
benzerlik gösterse de zamanın ardında bıraktığı insan hikayeleri birbirine
benzemiyor. Zira ölümlü dünyadan göçüp giden kimi insanlar muhabbeti ve ölümsüzlüğü
kimileri ise nefreti ve öfkeyi miras bıraktılar. En güzel örneği kutlu nebimiz
Hz. Muhammed ve onun öz amcası olan, Allah’ın lanetlediği Ebu Leheb değil mi?
Bir yanda sevenleri, uğrunda canından dahi geçenleri, asırlar boyu kaybolmayan
ve kaybolmayacak olan, diğer yanda sonsuza dek nefretle anılacak olan, iki
insan portresi.
Takvimler varsın birbiri ardınca
seneleri sayıp dursunlar. Bizler öyle uhrevi idealler ve cihanşümul amaçlar
için yaşayalım ki geçip giden zamanın içinde kaybolmasın, sonsuza dek
yaşasınlar.
Artık maziye karışacak olan 2020 yılı,
ülkemiz ve tüm dünya için salgınlarla, doğal afetlerle ve zorluklarla geçti.
Duamız ve dileğimiz odur ki salgınlar, doğal afetler ve savaşlarda mazide
kalsın. Yılın son gününde, yeni yılınızı kalbi duygularımla tebrik eder,
hayırla, sağlıkla ve huzurla yaşayacağınız bir ömür dilerim. Sözlerimi merhum
Mehmet Akif’in dizeleriyle noktalamak isterim;
Dünya koşuyorken yolun üstünde
yatılmaz;
Davranmayacak kimse bu meydana atılmaz.
Müstakbeli bul, sen de koşanlarla bir
ol da;
Maziyi, fakat, yıkmaya kalkışma bu
yolda.
Ahlâfa döner, korkarım, eslâfa hücumu:
Mazisi yıkık milletin atisi olur mu?
Vesselam…