22 Ocak 2021

​Mecbur değilsen de 'mecbur etmesini biliriz!' mesajı mı?

 

Gerçekten tamamen kendi haline bırakılsa, insanımızın yarıdan fazlasının aşıdan uzak duracağına inanıyorum. Evet mecbur değilsiniz ama HES koduna işleyeceğiz, “şimdi değil ama aşı yaygınlaşınca otobüse, trene, kamu binalarına ve daha pek çok yere giremeyebilirsiniz” mesajı veriliyor.

Yahu hakkım olan bir tercihimi, hem de Anayasanın 17. maddesi ile düzenlenmiş kişisel özgürlüğümü kullanıyorum diye, nasıl diğer haklarımdan men edilmem mümkün olabilir? Bu büyük tezatın hukukta yeri olamayacağı gibi, mantığa ve vicdana da sığdıramıyorum.

Televizyonda kanal kanal gezip aşı olmak istemeyenlere büyük bir rahatlıkla “vatan hainleri, onlara kız bile vermeyeceğiz” diyebilen Prof. olmuşsun ama adam olamamışsın tiplerine, suç duyurusunda bulunan vicdanlı vatandaşların dışında, açıkça “halkı kin ve düşmanlığa sevk ve aşağılama” suçunu işledikleri halde, bırakın soruşturma açmayı en ufak bir kınamayı dahi bir yetkiliden duyamadık.  

Halkın bir kesimi, “sakın özgür tercihlerini kullanmasın!” düşüncesiyle, rahatlıkla aşağılanırken, tehdit edilirken, buda yetmiyor gibi Anayasal hakları bile görmezden gelinip, haklarını koruyamaz hale getirilmek mi isteniyor?

Soruyorum: HES kodu Anayasa’dan üstün müdür?

İstanbul’da akbillerin HES kodu ile entegre edilme sözleşmesinde, kişisel verilerin işlenmesine dair kişisel rıza talebinde bulunulmuştur. Kişilerden T.C. kimlik numarası, telefon numarası gibi seyahat edebilmek için gerekli olmayan bilgiler bile istenmiştir. Dayatılan sözleşmedeki “kişisel verilerin yurt dışı dahil üçüncü kişilerle paylaşılabileceği” maddesinin varlığından kaç kişinin haberi vardı acaba? Anayasa’nın 23. maddesi “seyahat hürriyetini” koruduğu halde; insanlar, ulaşım hakları ellerinden alınacak korkusuyla bir oldubittiye getirilerek, Anayasa 20. maddeye eklenen “kişisel verilerin korunmasını isteme hakları” dahi sözde kişisel rızalarıyla engellenmiştir.

Aynı şekilde bütün kamu hizmetleri, kişisel ve sosyal haklar anayasa ve yasalar ile korunmuşken, insanlar artık aşı olmazlarsa özgürlüklerine kavuşamayacakları baskısı ile tedirgin ve ne yapacakları bilemez bir halde beklemektedirler.

Salgınla mücadele etme yönteminin bu olduğuna inanamıyorum. Çünkü İnsanlar bu eziyetleri hak etmiyorlar.

* HES kodu almasını bilmeyen yaşlı insanlar bile, Tüketici Koruma Yasası, seçme ve ulaşım haklarını koruduğu halde, semt pazarlara dahi alınmayarak evlerine gitmek zorunda bırakılıyorlar.

* Medyanın gazına gelip, kraldan daha kralcı olmuş pek çok kişi ve görevli “cezayı yersen görürsün!”, “hasta ol da anla bakalım!” gibi ifadelerle, insanlara fırça atmayı kedilerine hak ve görev zannetmektedirler.

* Sosyal mesafenin en katı şekilde uygulandığı camilerde bile, maske denetimine kendini adayanlar istenmeyen gerginliklere sebep olabilmektedirler.

* Günde 3 saat dışarı çıkmasına izin verilen çocuklar ve gençler, aynı saatlere konulan canlı dersler yüzünden yaşam enerjilerini yitirmektedirler.

* Yaşlılarla çocukların dışarı çıkış saati ayrı olduğu için, sevgiye ihtiyacı olan 2 kuşağın bağı tamamen kopmuştur. Dedeler torunlarını parka dahi götürmekten mahrum bırakılmıştır.  

* Pek çok çocuğun camdan ve balkondan dışarı seyretmek dışında bir özgürlüğü kalmamış, dijital alemlere kurban edilmişlerdir.

* Esnafın hali içler acısıdır. İşsiz, çaresiz insanların kapısı dahi çalınmamaktadır.

* Maskelerin sentetik oluşu, nem tutması, ipliklenip ciğere gitmesi, solunan oksijeni azaltması pek çok diğer hastalığa davetiye çıkarsa da, covid dışındaki rahatsızlıklar artık pek ilgi görmemektedir.

* Aşıların yan etkilerinin küçümsenmeyecek derecede oluşunu bakalım medya ne kadar gizleyebilecektir.

Dünya Sağlık Örgütü, “aşıların koruduğunu gösteren kanıtımız yok” derken, bilim kurulu üyeleri “kısıtlamalara devam edilmeli, her sene aşı olmalıyız” açıklaması yaparken, mutasyon haberleri “bu daha başlangıç” mesajı verirken, dijital dönüşüm Anayasal hakları tehdit ederken, insanımız bu baskıya ne kadar dayanabilecektir?

Birbirimizden gitgide daha da uzaklaştırıldığımız bu günlerde 3-5 kişi olsun bir araya gelelim. Birbirimize sahip çıkalım. Allah sonumuzu hayır etsin. Âmin.

“Sabret, senin sabrın ancak Allah’ı yardımıyladır. Onlardan dolayı kederlenme, kurdukları tuzaklardan da endişelenme. Allah şüphesiz takva sahipleriyle ve iyilik yapanlarla beraberdir.” (Nahl 127-128)