Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 665

“Kahraman ecdadımızın, kanları ve canları pahasına asırlar önce Türk Ülkesine kattıkları bu Türk Adasının Yunanistana peşkeş çekildiği şu kritik günlerde, varlığımızı belirtmek ve mevcudiyetimizi inkâr edenlere gücümüzü göstermek artık kaçınılmaz bir vazife olmuştu. İşte biz bu vazife başında, uhdemize düşeni yapmak üzere mevki almak için, bugün Lefkoşada Ayasofya Meydanında toplanıyor, geçen sene 28 Kasımda olduğu gibi bir kere daha bütün bir cihana varlık ve hayatiyetimizi ilân ediyoruz.

“Adanın Yunanistana ilhakı için elden gelen her çareye başvuran yanı başımızdaki unsurun bütün sahte ve gösteriş dolu delil ve isbatlarını! çürütmek için muazzam bir topluluk yaratacağımıza; koca Ayasofya meydanını, Kıbrısın dört bir yanından gelecek kardeşlerimizin iştiraki ile hıncahınç dolduracağımıza inanıyoruz.

“Lefkoşa, Leymosun, Baf, Lârnaka ve Mağusa namına konuşacak hatiplerimiz, asırlarca evvel kan ve can pahasına elde edilmiş bu topraklar üzerindeki haklarımızı bir kere daha belirtecekler; Adanın el değiştirmesi icap ediyorsa, burasının eski sahibi Türkiyeye iadesi gerektiği hakikatini tekrarlayacaklardır.

On binlerce şehîd pahasına Venedik zulmünden kurtardığımız bu Adayı, milliyetlerine dokunmadan yaşayıp çoğalmalarına müsâade ettiğimiz Rumların Yunanistan'a ilhâk etmiye çalışmaları, affedilmez bir nankörlük, bir dalâlettir!

“Türk gücü ve kılıcı sayesinde geçmişte Venedikli zulmunden kurtarılarak, bu gün meselâ Sicilya halkı gibi milliyet değiştirmekten (İtalyan olmaktan) azade bırakılan Kıbrıs Rumları, bu memleket üzerinde hak iddia etmek ve bu Türk Adasını Yunanistana mal etmeğe çalışmakla en büyük bir gaflet ve dalâlet içerisinde bulunuyorlar. Çünkü bu ada, tarihin hiç bir devrinde Yunan idaresine geçmiş değildir. Yunanistandan uzak ve Türkiyenin adeta kucağına uzanmış bu ada üzerinde her hangi bir hak iddia etmek icap ederse, bunu ancak ve yalnız Türkiye yapabilir. […]

“Türkiyenin ve dolayısiyle bizim müttefikimiz ve dostumuz İngiltereden başlıca talebimiz, Adanın sükûnunu bozan Enosis yaygaralarının artık susturulmasıdır. İnsan haklarının başında gelen mektep, cami ve diğer sosyal işlerimize tesahüp etmek [tesâhub etmek: sâhib çıkmak; onları sâhiblenmek] hakkımız tanındıkça, müttefik İngiltereye emaneten verilen bu adadaki Türk varlığının diğer başlıca talebi, Kıbrısın geleceği hakkında yeniden ve daha kat'î hüküm ifade eden açıklamanın yapılarak vaziyetin tavazzuhu ve bir kelime ile (Enosis - İlhak) talebinin bir suç olarak ilânıdır.” (Hür Söz, 11.12.1949, s. 1)

11 Aralık 1949 2. Ayasofya Nümâyişi nasıl cereyân etti?

Kıbrıslı Türklerin hayât-memât mücâdelesinde ve bu Dâvânın Anadolu Milletine mâl olmasında mühim bir merhale olan 11 Aralık 1949 “İlhâk, Muhtâriyet ve Plebisiti Protesto Mitingi”nin nasıl cereyân ettiğini hülâsaten anlatan bir haber, Lefkoşe'nin Hür Söz gazetesinde yer alıyor:

“Pazar Günkü Muazzam Miting… Toplantıya Dip Baftan Dip Karpasa Kadar Yayılan Türk Köyleri Halkı İştirak Etmiştir…

“Geçen Pazar, ‘11 Aralık 1949', Kıbrıs Türkü için en tarihî ve ebediyyen unutulmayacak muazzam bir gün olmuştur. Bu günde biz Kıbrıs Türkleri siyasî rüştümüzü isbat etmiş bulunduk ve icap ederse ve herhangi bir tehlike anında tek bir vücut halinde birleşebileceğimizi bütün bir cihana ilân etmiş olduk…

“Adanın dört bir tarafından gelen ve kendi cebinden yol parası harcayan on binlerce kardeş, bu hareketleri ile, bir yandan toplantıyı tertip eden [Dr. Fâzıl Küçük liderliğindeki] Kıbrıs Millî Türk Birliğinin ve diğer taraftan ilhak, muhtariyet ve plebisiti her zaman reddeden Türk gazetecilerinin yalınız bulunmadıklarını ve müdafaa edilen davanın arkasında bütün Kıbrıs Türklerinin birlik halinde bulunduğunu en beliğ bir şekilde belirtmiş oldular.

“Koca Ayasofya meydanı ve bu muazzam mabedimizin dört bir yanındaki mektep ve medrese avluları adeta bir insan mahşeri olmuş; Dip Baftan Dip Karpasa kadar Adanın en ücra köşelerinden bile bu millî davaya katılanlar ekseriyeti teşkil etmiştir. Dünkü Rum gazetelerince bile toplantıya iştirak nisbeti 15 bin gösterildiğine göre, miting için bir kelime ile ‘pek muvaffakıyetli olmuştur' demekle en yerinde bir ifadede bulunmuş oluyoruz. Toplantıda hazır bulunamayan Adanın dört bir tarafındaki birçok cemiyet ve kulüblerden gelen telgraflar ise, Ada Türklüğünün her hangi bir tehlike anında tek bir gaye uğruna ve bir kalp olarak çarpmakta bulunduğunu açıkça belirtmiş bulunuyor.

 

1_22

 

(Akşam, 12.12.1949, s. 1)

Kıbrıslı Türkler, nihâyet, mevcûdiyetlerinden Türkiye efkârıumûmiyesini haberdâr edebildi ve Dâvâlarını kardeşlerine duyurabildiler! Bunda başlıca âmil, Türkiye'nin bilhassa Üniversite Gençliği ile sıkı irtibât kuran Kıbrıslı talebe ve münevverler ile bir sene aralıkla ve kitlevî iştirâkle yapılan iki Ayasofya Nümâyişidir… Türkiye için bir “Kıbrıs Mes'elesinin mevcûd olmadığını” beyân eden ve fiilen de onlara alâka göstermiyen “Millî Şef” Hükûmetinin Hâriciye Vekîli Necmeddin Sadak'ın Akşam gazetesi dahi, 2. Ayasofya Nümâyişini, Londra Radyosu'ndan naklen vermekle berâber, hiç olmazsa manşet haber yapmıştı: “Londra 12 (Radyo) – 80 bine bâliğ olan Kıbrıs Türkleri, dün büyük bir miting tertibederek Kıbrısın Yunanistana ilhakı için ada Rumları tarafından girişilen hareketleri şiddetle protesto etmişler ve şu karara varmışlardır: ‘Adanın müdafaasını yalnız İngiltere hükûmeti sağlayabilir. Kıbrısın Yunanistana ilhakı dahilî harb doğuracaktır. İngiltere çekilmek isterse Kıbrıs adasını eski sahibi Türkiyeye iade etmelidir.' Kıbrıs Türkleri, bu kararları Birleşmiş milletler başkanına, Bevine bildirmişlerdir.” Kıbrıslı Türkler, senelerce uğraştıktan sonra artık şeytanın bacağını kırmışlardı: Bundan böyle, kardeşlerinin Dâvâsına vâkıf olan Anadolu halkı, o Dâvâya dört elle sarılacak ve muvaffakıyeti için büyük fedâkârlıklarda bulunmaktan kaçınmıyacaktır…