VF kat sol
VF kat sağ

12 Mart 2018

Şekeri öldüren Kemalizm’in rafine şeker ağıtı - 4

İngiliz Tıp Dergisi British Medical Journal, “Şeker tütün kadar tehlikeli, zarar verici ve bağımlılık yapıcı olduğu için uyuşturucu sınıfına sokulmalıdır” diyor.

Yine İngiliz The Telegraph'daki “Şeker alkol ve tütün kadar tehlikeli” başlıklı haberde, Liverpool Üniversitesi Klinik Epidemiyoloji Profesörü Simon Capewell, rafine şekerin alkol ve tütünden farksız olduğunu söylüyor.

Her 4 kişiden birinin obez olduğu İngiltere şekere ek vergiler koydu.

Dünya bunlarla uğraşırken biz şeker fabrikaları özelleşsin mi, özelleşmesin mi üzerinden kamplaşıyoruz.

Şayet faydalı bir konuyu konuşuyor olsaydık çıkar grupları ve lobiler işin içine girmeyeceği için, ortalıklarda kimsecikler olmayacaktı.

Zararlı bir ürünü üretenin devlet veya özel sektör olmasının toplum açısından ne önemi olabilir?

Toplum için olmasa da çıkar grupları ve ekonomik tröstler açısından olur.

Keşke devlet rafine şeker değil de, kaya şekeri (piyasada satılanlar rafine şekerden elde edilmiş sözde kaya şekerleridir) üretse de bizde özelleştirmeye karşı direnme ihtiyacı hissetseydik. Ama böyle bir şey yok.

Maliye Bakanı bir yıl kadar evvel yaptığı bir açıklamada, şekerin stratejik olduğunu bu nedenle şeker fabrikalarını özelleştirmeden evvel bin kere düşünmeleri gerektiğini söylemiş. Dahası telekomdan daha stratejik olduğunu belirtmiş.

Bütün tartışma bunun üzerine odaklanıyor. Başbakan pancar ekimi ve çalışanları hakları konusunda güvence veriyor. Ama kimse toplumun ve gelecek nesillerin haklarını gündeme bile getirmiyor.

Şeker konusunda en az tıpçılar konuşur, zira şeker onlara müşteri sağlayan tatlı araçlardan biri.

Rafine şeker ve diğer sentetik tatlandırıcıların tüketimi, beslenmede denge ve düzenin bozulmasının en kesin ve kestirme yoludur ve artık bunu bilmeyen yok. Bu yüzdendir ki, günümüz beslenmesindeki en büyük silahlardan biri rafine şeker ve tatlandırıcılar. Özellikle çocukları kendi haline bıraktığımızda hemen her biri şeker komasına dahi girebilir.

Biz aslında şimdi, bağışıklık sistemimizi zayıflatan, kansere ve kanserin gelişimine neden olan, mineral dengesini bozan, uyuşukluk, hiperaktivite, endişe, dikkat bozukluğu ve huysuzluğa sebep olan,  adrenalin seviyesini artıran, trigliserit ve serotonin seviyesini artıran, göz kuvvetini azaltan, hipoglisemiye neden olan, mideyi asidikleştiren, kalp hastalıklarını tetikleyen, cildi kurutup, saçları beyazlatan, alkol ve diğer bağımlılıklara neden olan, diş çürüten, şişmanlık ve obeziteye yol açan, kemikleri kireçlendiren, astım, mantar enfeksiyonları, hemoroid, apendisit, safra ve böbrek taşına sebep olan, MS yapan, DNA'nın yapısını bozan, karaciğeri yağlandıran, enzimlerin işlevselliğini bozan, pankreasa zarar veren, hipertansiyona sebep olan, migreni tetikleyen, öğrenme ve ezber kabiliyetini yok eden, depresyona yol açan, hormonal dengesizliğe sebep olan ve alzheimer riskini artıran şekerden söz ediyoruz.

Ama kimin umurunda! Bunu söylediğimizde bile biri çıkıp ‘NBŞ' diyebilir. Zira ‘bu adam ne diyor' diye düşünmeye bile mecali yok şeker koliklerin.

Şeker dediğimizde Karatay hoca gibi pekmezi, balı, meyveyi kast etmiyoruz. Zira onlar doğru üretildikleri müddetçe şifa kaynağıdır. Şekerden kastımız önceki yazımızda da ifade ettiğimiz gibi rafine şeker, NBŞ ve aspartam vs gibi tüm tatlandırıcı türleri.

Şimdi diyorsunuz ki, ‘şeker ve türevleri bu kadar zararlı da devlet neden görmüyor, yasaklamıyor?'

Bizde size ‘siz devlet dediğiniz mekanizmanın sadece faydalı işler mi yaptığını sanıyorsunuz' diye sorarız.

Devlet bir canlı varlık değil, insanlarda idare edilen bir organ. At binicisine göre kişnerse, devlette öyle.

Önceki “Sağlıkta Ahlak” adlı bir sempozyum vardı. Biz de bir oturumda “hastalık üreten sistemler” başlıklı bir konuşma yaptık. Daha doğrusu tıpçılar konuşmamıza tahammül edemediği için sunumumuzu tamamlayamadık.

Neden, gerçekler acıttığı için yanlarından da morfin olmadığından acıya dayanamadılar. Sundukları tozpembe tabloları bulanıklaştırdık. Bu konuyu münhasıran temas edeceğiz inşaallah!

Devlet denilen mekanizmayı ‘siyasetçiler idare ediyor' diyenler varsa yanıldıkları söylemek zorundayım. Devleti hâlâ bürokrasi idare ediyor. Bürokrasi ise siyasete değil, sermayeye bağlı.

Mevcut üniversite sistemi, düşünen varlık üretmez. Çıkanlar varsa üretim hatasıdır. Batıya şartsız teslim olmuş, tek tip insan üreten yerin adıdır üniversite. Buralardan mezun olanlarda bürokratik makamları işgal ederler. Onların sözü hâşâ vahiy gibidir, üstüne söz söylemek kimin haddine.

Onlar “şeker yararlıdır” demişse mesele biter. Herkes bu yıl biraz daha fazla şeker yemeli. Sizin düşünen ve hakikati görebilme şuurunuzla bunlardan daha iyisini mi bileceksiniz?

Sakın meslek putlarının tapıcılarına isyana kalkmayın.

Şeker yiyin, nasılsa düşünemez hale gelir, mutlu mes'ud yaşarsınız.

Şeker yerseniz, diş çürüğü, diyabet, obezite ve düşüncesizlik ilk derece hediye olarak size döneceğini aklınızdan çıkarmayın! Hediye hediyedir, iyisi kötüsü olmaz.

O halde şekere hücum! Herkes evine şeker/NBŞ ve türevlerinden stoklasın! Kafanız çalışmaya başladığından kaşık kaşık almanız, sürüye uymanız için iyi gelecektir!

Allah (c.c.) müstahak olduğumuzdan başkasını vermez.

Vesselam!