VF kat sol
VF kat sağ

15 Nisan 2016

Seks işçisi (!)

Seks işçisi (!)

Dil, tasavvurun ve düşüncenin evidir. Düşüncemize şahsiyet ve kimlik kazandıran dilimiz ve mefhumlarımızdır. Hayır ile şerri, adil olanla zulmü, ahlaki olanla ahlaksızlığı, bir çok erdemi kötülüklerden bize ait mefhumlarla ayırırız. İsimlendirilemeyen kötülük bile, kötülük olmaktan çıkar.

Asırlardır muhafaza ettiğimiz ve bizi şekillendiren mefhumlarımızı bizden çalıyorlar.

Yerine ise, tamamen kendi dünyalarına, batıl tasavvurlarına ait yeni kavramlar getiriyor, bu kavramları medya ve üniversiteler yoluyla ezberlettiriyorlar. Bu kavramları önce okumuş kesimin, hem de hiçbir sorgulamaya tabi tutmadan kabul etmesi çarpıcı bir garabettir.

Bu durumun ilk örneklerinden biri, 80'ler ve 90'larda “namus cinayeti” olarak sunulan eylemlerin, 2000'lerde “kadın cinayetleri”ne dönüşmesiydi. Ne olmuştu da birden bire kadın cinayetleri ortaya çıkmıştı? Şüphesiz namus cinayeti kavramı, “kadınlara karşı soykırım uygulayan erkekler” imajını temin edemiyordu. Cinsiyetsiz bir topluma ulaşmanın yolu, cinayetin cinsiyeti olduğunu iddia etmekti.

Aynı kesimlerin “adam”a karşılık “insan”ı teklif etmesi de çok çabuk kabul gördü. Bilim adamı denir miymiş, bilim insanı denirmiş, kadınlara ayrımcılık olurmuş. Bilim adamları, bilim insanları oldu fakat balık adamlar, balık insanları olamadı. Suyun içinde ayrımcılık olmuyorsa demek ki.

Oysa “adam” somut bir mana ihtiva eder, “insan” alabildiğine mücerrettir. Adam, bu bağlamda beşer anlamına gelir, insan beşerin ötesindedir. Bu manalar dikkate alınmadığı için, çok rahat davranılıyor. Cehalet veya vurdumduymazlık daha fazla “özgürlük” getiriyor muhakkak. Bir de kendi ideolojiniz için birtakım negatiflikler veya ayrımcılıklar bulmak isterseniz, bu gözle bakıyorsanız merak etmeyin bulursunuz.

Bize ihraç ettikleri sefil ideolojilerinin ahtapot gibi her yanımızı sardığı ülkelerin “man of science” demesinde beis yoktur. Binaenaleyh, onlar ayrımcı olamazlar, yalnızca Doğu toplumları veya Müslümanlar ayrımcı olurlar. Fransızlar, “insanlar” derken, “erkekler” veya “adamlar” anlamındaki “les hommes” ifadesini kullanırken, “beşer” demek için aynı kökten gelen “être humain” kavramını kullanırken gayet “eşitlikçi” oldukları için zerre kompleks taşımazlar. O kompleks bize ait.

Bir süredir akademik araştırmalara konu olan, medyada gözümüze sokulan “seks işçisi” kavramı ile “artık yeni bir aşamaya geldik” denilmek isteniyor.  Belki hala bilmeyenler vardır, “seks işçisi” fuhuş yapanlar için kullanılıyor. Yani Türkçe'de, affınıza sığınıyorum, “fahişe” demek. Türkçe'de diyorum, zira bu söz süzme tercümedir ve bu toprakların tasavvuruyla ilgisi yoktur.

Söz konusu ifadede “işçi” kavramının kullanılması, bu çirkin fiile “emek” üzerinden bir meşruiyet kazandırmak içindir. Eğer “seks işçisi” kavramı kabul görürse, her işçi gibi bu işçilerin de sorunları çözüm bekleyecek, şartları iyileştirilecek ve toplumsal-hukuki statü sahibi olacaklar. Niyetleri böyle. Bu aşamalardan sonra meşruiyetlerinin sorgulanması kimin haddine…

Bu kavramın ortaya çıktığı tasavvuru izah etmek için, tercüme edildiği kültürden olan bir genel ev patronunun şu sözünü alıntılıyorum: “Asıl para karşılığı erkeklerle birlikte olanlar evli kadınlardır, benim kızlarım dürüst biçimde hizmet veren işçilerdir”. Böyle bir fikri düzlemden çıktığını söylemem zannediyorum yeterli olacaktır.

Hiçbir ahlaki tutumu kabul etmediği gibi, ahlakiliği objektifliğin ve bilimselliğin önünde engel olarak gören zevat, kiralık katillere “ölüm işçisi”, paralı askerlere “savaş işçisi”, hırsızlara ve soygunculara “vurgun işçisi” demekten de imtina etmesin. Aksi takdirde samimi ve inandırıcı olmayacaklar. Ne o, niye bembeyaz oldu yüzün?

Bu fiil için asırlardır kullanılan “fuhuş” (kötülük, fena iş) ifadesi, yeterince açıklayıcıyken, ne oldu da “seks işçisi”ne ihtiyaç duyuldu diye neden kimse sormuyor, bu bana daha şaşırtıcı geliyor. Bizden mefhumlarımızı çalıyorlar, yerine yarım yamalak tercüme bir kültürü ve kuru tasavvuru reva görüyorlar.

Dil ve düşünce üzerinde bin türlü oyun oynanırken, yazar ve düşünürlerimiz ne iş yapıyorlar, diye sormak hakkımız. Lakin sorsak da cevap alamıyoruz. Çünkü “bizim” yazarlarımız âlimlerle ve gelenekle hesaplaşmaktan, twitter'da ona buna cevap yetiştirmekten ve eğlenceli-popüler piyasa dergileri çıkarmaktan ötürü böyle “önemsiz” meselelerle vakit kaybedemeyecek kadar çok yoğun ve yorgunlar.