VF kat sol
VF kat sağ

21 Şubat 2018

Tarih ne zaman başladı?

 

Çağdaş Müslüman düşünürlerin hemen tamamı İslâm'ı Mezopotamya Uygarlığı havzası içinde değerlendirmektedir. Örneğin Sezai Karakoç, “Orta'nın medeniyeti” olarak Mezopotamya'yı işaret eder: “Evet, çok özet olarak söylüyorum: tıpkı Batı'nın medeniyeti, Doğu'nun medeniyeti gibi, Orta'nın medeniyeti vardır. Bu medeniyetin adı İslâm Medeniyetidir. Ve Mezopotamya medeniyetleri bu medeniyetin temelidir (…) Onları peygamberler kurmuştur. Bir hakikat medeniyetidir Mezopotamya Medeniyeti” (Karakoç Sezai, Çıkış Yolu I – Ülkemizin Geleceği: İki Konferans, Diriliş Yayınları, 2012: 57).

Bilindiği üzere Mezopotamya uygarlığını Sümer, Akad, Elam, Babil ve Asur oluşturmaktadır. Sümer sonrası kavimlerin ‘Sami' oldukları söylenir. Mezopotamya, Suriye, Güneydoğu Anadolu, Kuzey Irak'ı kapsayan, eski Yunanca'da “iki nehir arasındaki yer” denilen coğrafi bölgeye verilen isimdir.

Benno Landsberger'e göre, Sümerler İsa'dan üç bin yıl önceki zamandan evvel Irak'ın güneyini yurt edinmiş ve Irak'ın kuzey kısmına kısmen yerleşmiş küçük bir kavimdir (Landsberger Benno, Sümerler, DTCF Dergisi, Cilt 1, Sayı 5, 1943).

Landsberger, Sümercenin “kompleksiv cümle” yapısına sahip bulunduğunu, bunun “kursiv dil yapısını teşkil eden Samî   dilleriyle tamamen zıt bir hal gösterdiğini ifade eder. Kursiv dil yapısının konuştukça akla gelenleri ve yaşanan hâdiseleri cümle üzerine yeni unsurlar halinde ilâve etmek hususiyeti gösterdiğini, kompleksiv cümle teşkilinin en iyi şekilde Türk dillerinde görüldüğünü ileri sürer. Yazara göre kompleksiv hususiyet, zencirleme ibare teşkili, Sümerce ile Türkçeyi, Asya çevresinin daha başka dillerini de ilâve etmek mecburiyetinde olduğumuz büyük bir dil gurubuna bağlar. Landsberger, Türkçe-Sümerce karabetinin (akrabalığının) başta gelen müdafilerinden olan Alman Hommel'in Türkçe ile etimolojik müsavat gösteren 350 kelime saydığına işaret eder (Landsberger, 1943: 89-96).

Cabbar Işankulu'nun bir makalesinde Sümerce (S) ile Türkçe (T) benzeşen kelimelere yer verilmiştir: 1. S: ada (ata), T: ata;  2. S: eme (anne), T: ana; 3. S: kür (dağ), T: kır (dağ toprak);  4. S: yeş (ev), T: eşik, kapı; 5. S: me-ze-ene, T: ben-sen-o  6. S: geş (kuş), T: kuş; 7. S: kır (yer); T: kır  8. S: tir (hayat), T: tirig-diri; 9. S: yed (od, ateş), T: od; 10. S: yeren (er kişi, cenkçi), T: eren  11. S: tum (nesil), T: tohum-nesil;  12. S: dingir-demer (gökyüzü), T: tengri; 13. S: uzun, T: uzun-uzak;  14. S: ud (ateş), T: od; 15. S: udun (ocak, yanıcı madde), T: otun-odun. (Işankulu, Kaybolan Cennetin Peşinde- Sümer ve Akad: Ütopya mı? Gerçek mi? G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt 22, Sayı: 3, ss: 183-197, 2002: 186).

Işankulu'ya göre Sümer mitolojisindeki esas kahramanların isimleri Türkçedir. Bunun dışında “Bılgamış” destanıyla “Alpamış” destanının son bölümlerindeki olaylar birbirine benzer. Türkistan'da destan kahramanları altından, metalden arslan yapar. Bakırcılık ve demircilik, Türklerin temel zanaatıdır. Sümerler de yaşadıkları bölgede bakırdan eşya yaparlar. Sibirya Türklerinin etnografisini araştıran V. Radlof'un yazdığına göre, Altay ve Sayan dağları altın ve bakır yönünden zengindir. Bu yerin eski ahalisi bakır ve altın gibi çeşitli metalleri kendileri kazarak çıkarmış, bunlardan çeşitli eşyalar yapmışlardır.

Radloff, Altayların 180 türde bronz eşyanın yanında, küpe, yüzük, boncuk yaptıklarını da söyler. Altayların eski mezarlarında da metal, altın, bakır, gümüş, bronz eşyaları bulunmuştur. Rus âlimi I. Ragozine, Sümer ve Türk kaynaklarına dayanarak şöyle der: Türkler topraktan yararlanmayı, madenciliği, demiri işlemeyi bu yere getirdiler. Ayrıca onlar bataklık yerleri kurutup kanallar kazarak buraları verimli kıldılar. Taşlardan ve tuğladan evler yaptılar. Bu tip evleri yapan diğer kavimlerden biri Sümerlerdir. Akad, yani “dağ”, “kaya” kelimeleri bile bu halkın dağlı yurtlardan geldiğini belirtmektedir. Dicle ve Fırat ırmaklarının kuzeydoğusunda yerleşerek, kendilerini Elâm diye adlandırmalarına rağmen onların esasen eski Türk kavmine mensup oldukları gerçeğe daha yakındır. Olcas Süleymanov, Sümerlerin mezarında bulunan eşyaları, Altayların mezarlarında bulunan eşyalarla karşılaştırarak, bunların birbirine çok benzediğini tespit etmiştir. Türkler “dünya üç âlemden ibarettir” derler: gökyüzü, yeryüzü ve yeraltı. Sümerlerde de aynı şey söz konusudur. Elimizdeki belgeler, Sümerlerin Türk kavmi olduğu konusundaki faraziyenin hakikate yakın olduğunu gösterir (Işankulu, 2002: 187-197).

İbrahim Kafesoğlu'na göre MÖ. VI. bin ortalarında Ural dağları yöresindeki bozkırlar bölgesinde görünen topluluklar, oraya Asya'dan atları ile birlikte gelmişlerdir. (Kafesoğlu İbrahim, AT-İslâm Öncesi, cilt: 4, sayfa: 26-28, 1991: 26). Bu tarihte Sümerler henüz yoktur.

Demek ki tarih at ve demirle başlamıştır.

Hangi toplum ata dönerse Allah'ın Kur'an'da zikrettiği yeminle şereflenir: “ve'l adiyati dabha-yemin olsun soluk soluğa koşanlara.” (100 Âdiyat 1).

Türkler yemin edilmiş AT'a sahip çıkmakla “yemin edilmiş bir toplum” oldukları gibi, atlarına nal (DEMİR) çakarak Kur'an'ın işaret ettiği metalle de bağ kurdu: “Demiri biz indirdik.” (57 Hadid 25).

Her şey Sümer'den önce başladı.