14 Aralık 2015

Tehlikeli yakınlaşma

Üniversite gerginliklerine alışkın bir toplumuz.

İlim yuvası olması gereken üniversiteler malum bizde sağ sol çatışmalarının beşiği olarak görülür on yıllardır. Kanları damarlarında jet hızıyla dolanan, gençlik ateşiyle yanıp kavrulan gençler kâh slogan atarak kâh karşılıklı atışarak, yerine göre taşlı sopalı kavga ederek stres atarlar üniversite koridorlarında, bahçesinde. Kantin köşeleri paylaşılır, bir nevi köşe kapmaca oynanır farklı kurallarla… “Devrim şehitlerinin” posterleri asılır duvarlara, herkes kendi siyasi görüşüne, meşrebine göre kitap okur, fikir toplantılarına katılır, sözlü tartışmalarda kullanacağı argümanları da bu çalışmalar sırasında biriktirir zihninin bir köşesine. Dinlediğinizde ortak bir dil duyarsınız, aynı fabrikadan çıkmış gibidir tezleri, antitezleri…

Uzatmaya gerek yok, Türkiye'deki üniversitelerdeki (son yıllarda her köşe başında biten ve lise ayarında eğitim veren şirketlerden bahsetmiyorum) öğrenci hareketlerini, üniversite tedrisatından geçmiş herkes biliyor.

İşte bu ezberi bozan bir durum yaşandı. Daha önce kısmi olarak Ankara'da ODTÜ'de gözümüze çarpmıştı, bu kez Eskişehir Osmangazi üniversitesinde gözden kaçmayacak kadar uluorta gerçekleşti ezber bozan, kafa karıştıran eylem birlikteliği.

Konuyu bilmeyenler için özetleyeyim. Üniversitede bir sergi açıyor dindar öğrenciler, üniversitenin genç İHH üyeleriyle birlikte. Serginin konusu “Nepal'de Müslüman olmak”…

Bu sergi açıldıktan kısa süre sonra sol görüşlü “öğrenci kolektifi” öğrencileri tarafından basılıyor. Öğrenciler stant başında bekleyen 3 başörtülü kız öğrenciyi “IŞİD'e destek vermekle” daha ileri gidip “mit tırlarını Suriye'ye gönderip Ortadoğu'yu kana bulamakla” itham ediyor. Bununla da yetinmeyip, stantlara saldırıyorlar. Suçlamalar yenir yutulur cinsten olmasa da buraya kadar her şey bir aşırı heyecanlı ve bilenmiş gencin üniversitede karışabileceği, katılabileceği sıradan gerginlikler grubuna girebilir. Ama sol görüşlü öğrencilerle birlikte başörtülü kızların standına saldıran 9 kişinin arasında bir de başörtülü öğrenci var. “MİT tırları” kısmına vurgu yapıyor sol görüşlü arkadaşlarıyla birlikte.  

Farklı şekillerde okuyabiliriz bu durumu.

  1. Saf bakış:

Oh ne güzel, artık her görüşten öğrenci aynı tarafta buluşabiliyor. Başörtülü bir öğrenci “solundaki” gençlerle birlikte başka başörtülü kızların bulunduğu standa saldırabiliyor. Demek ki öğrenciler arası kamplaşma sona eriyor.

  1. Ümitvar bakış:

Yıllarca kendilerini sınıftan, arkadaşlarından soyutlanan, tecrit edilen başörtülü kızlar artık her grupta kendine yer bulabiliyor. Baksanıza, böyle bir yakınlık bile kurulabildiğine göre artık barış günleri yakındır…

  1. Gerçekçi bakış:

Ak Parti ve Erdoğan düşmanlığı üzerine kurulan ittifaklar artık bütün “kutsî” değerleri ayaklar altına alabilmektedir. “Düşmanımın düşmanı dostumdur” düsturundan hareketle, yıllarca ortak dini değerlere sahip olan kardeşini bir gün karşında hasım olarak görebilirsin.

Tehlikeli bir aşk yaşanıyor anlaşılan. Ve bu aşkla kör olan gözler, her türlü “kolektif terörü”, saldırıyı caiz görebiliyor, ne acı. Elbette insanlar farklı düşünebilir, hükümetleri, STK'ları, onlara yakın kişi ve grupları eleştirebilir ama dini değerlere sahip insanların, din kardeşlerini nasıl uyaracağı bellidir. Ötesi haddi aşmak olur.

Keşke farklı hedeflerle yaşansaydı bu durum. Keşke bir kafede her birlikte oturup hayal dünyalarında her gün kurup yıktıkları devletlerini anlatsalar o gençler birbirlerine. Küstahça bağırmadan, kavga etmeden, çaylarını yudumlayıp konuşup tartışsalar insanca, medenice… Yıllar sonra geriye baktıklarında “ne safmışız, oyuna gelmişiz” demeyecekleri bir gençlik yaşasalar. Ama şimdi öğrenciler bir kez daha oyun kurucuların oyunlarına geliyor. Ve bu durumun ne kadar tehlikeli olabileceğini onlarca kez yaşayarak tecrübe etmiş bir toplumuz.

Ne diyelim, Allah sonumuzu hayır etsin. Doğruyu yanlıştan ayırabilmeyi, basiretli davranabilmeyi nasip etsin bütün gençlerimize de…